Abone Ol

Hasan bitmez ayakta öldü!

Hasan bitmez ayakta öldü!
Hasan bitmez ayakta öldü!

Bu yazının başlığı her ne kadar Hasan Bitmez’in ölümüne dair bir vurguya sahipse de onun nasıl öldüğünden ziyade, nasıl yaşadığı daha önemli görülmelidir. Nihayetinde insan nasıl yaşarsa öyle ölmeye yazgılıdır ve öldüğü gibi de dirilmeye… Hasan Bitmez, yaşadığımız gibi öleceğimizi ve böylece neden yaşadığımızı, nasıl yaşamamız gerektiğini bize son kez hatırlatmıştır.

İnsanın bu uçsuz bucaksız kâinatta yanıtlamak için çırpındığı en temel sorularından birisi “Ne yapmalı?” sorusudur. Bu soru da esasen “Nasıl yaşamalı?” sorusunun nüvesidir. Yapacağımız hiçbir şey nasıl yapılacağı fikrinden bağımsız değildir. Eylemlerimiz, özünde hayata verdiğimiz anlamı ifade eden “Nasıl yaşamalı?” sorusuna bir cevap olarak bizden sûdur eden işlerimizdir. Hayatın akıp giden geçiciliğini kabul ederek onun özünde saklı hakikatin dışa yansıyan bir sûreti olduğunu, bir görünüş olduğunu kavramışsak eylemlerimizin de bu geçiciliğe verdiğimiz birer yanıt olduğundan emin oluruz.

Hasan Bitmez, ahiret yurduna inanan herkes gibi hayatını derinlerde yatan bu hakikatin bir gereği olarak yaşadı. Yeryüzünü fesada boğan karanlığın karşısında ne kendini kurtarma telaşındaydı ne de olanlara aldırmazlık içindeydi. Tam da her vicdan sahibi insanın yapması gerektiği gibi “Ne yapmalı?” sorusuyla yüzleşmiş ve insanlığa yönelmiş bu zulümden çıkış için hak bildiği yol üzere gayret içinde yaşamıştı. Genç yaşlarından itibaren giriştiği mücadelesiyle yoğuruldukça zulmün karanlığına karşı daha da cesur ve azimli hâle gelmişti.

Son çabaları ve son sözleri mazlum bir halkın, Filistinlilerin İsrail’in işgaline karşı direnişini desteklemek, güçlendirmek ve sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada bu direnişi tahkim etmek amacına matuftu Hasan Bitmez’in. Bu yüzden Türkiye’nin farklı kesimlerine bu davayı taşımak, anlatabilmek için Filistin’de verilen mücadelenin yüz yıl önce bu topraklarda verilen Millî Mücadeleye benzediğinin altını çizdi durmadan. Bu elbette sadece bir anıştırma değildi. Emperyalizmin kurulu saltanatına ve siyonizmin arz-ı mevud hayaline karşı Türkiye’nin müdafaasının Kudüs’te başladığı gerçeğine yönelik de bir farkındalık uyandırmak istiyordu…

Hasan Bitmez’in “Ne yapmalı?” sorusuna verdiği cevap belli ki izzetle, şerefle, haysiyetle yaşamak gerektiği ve bunun için zulme ve zalime boyun eğmeden dimdik ayakta durmak ve mazlumu desteklemek, mazlumun yanında olmak gerektiğiydi. Bu yüzden verilebilecek en kavi ve en kısa cevap, ayakta yaşaması ve ayakta ölmesinin gerekliliğiydi insanın…

Belki ağaçların da çoğu ayakta ölür. Ama bunu tercih etmek hür yaratılmış insana mahsustur. Ayakta ölmek insan için bir zorunluluk değil tercihtir; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırma hassasiyetimiz oldukça diz çökmek ve ayakta ölmek arasında da tercih etme imkânımız olacaktır. Bu yüzden en evvel mücadele bu iradeyi saf dışı bırakma çabasındakilere karşıdır. Hasan Bitmez kendini adadığı davası uğruna, davasının gerektirdiği onur ve haysiyet namına, hakkı söylemek adına ayaktaydı ve hep ayakta kaldı; Hasan Bitmez tıpkı yaşadığı gibi dimdik ayakta öldü.

ÖNCEKİ YAZI 288. SAYIMIZ ÇIKTI
YAZAR HAKKINDA
Alper Gürkan
Alper Gürkan
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN