Abone Ol

Tugay Karabulut

Tugay Karabulut
Arkadaşlığımız başlamazdan önce AGD teşkilatımız vesilesiyle bildiğim, zaman zaman gördüğüm, selamlaştığım ortak paydamız davamız olan diğer kardeşlerimden/ağabeylerimden biriydi benim için. Ankara’ya taşınmamla beraber daha yakından gözlemleme ve sonrasında dostluğa dönüşen hikayemiz başlamış oldu.

Hemen hemen yaşıt olmamıza rağmen yaşından çok daha fazla bir olgunluğa ve tavra sahip olması, o olgunluğunun içini her anlamda doldurabilmesi nedeniyle abi diye hitap ettim hep kendisine. Her ne kadar abi diye hitap etsem de, hem yol arkadaşlığı hem de kardeşlik yaptı bana bu dünyadaki birlikteliğimiz bitene kadar. Bana özgü değildi elbette bu yaklaşımı, çevresindeki tanıdığı, hatta tanımadığı kim varsa ağabeylik/kardeşlik etmeye çalıştı ve etti de. Teşkilatçılığından geliyordu belki de bu yaklaşımı, en büyük tutkusu olan davası bunu gerektiriyordu çünkü. Gençlere yardımcı olmak, sıkıntılarını gidermek, onlarla vakit geçirmek hep önceliğiydi. Bunları çok sevdiği içindir belki herkesin göremediği şeyleri gördüğüne şahitlik ettim bir çok kere, sonrasında da haklı çıktığına.

Özellikle Balgat Eğitim Merkezi Müdürlüğü yaptığı dönemde bir çok kez şahit olduğum anılarımdan birini paylaşmak isterim. Eğitim merkezinde beraber otururken teşkilatımızdan bir kardeşimizden konuyu açıp biraz konuştuktan sonra bir zarf çıkarıp koydu masaya. Ne olduğunu, ne için olduğunu bilmemenin şaşkınlığıyla;

H.M: Hayırdır, bu ne?

T.K: Bunu al o arkadaşa ver.

H.M: Borcun falan mı vardı?

T.K: O arkadaşın sıkıntısı var, karşılaştığımda görüyorum. Bu emaneti teslim et bi ihtiyacını görsün.

H.M: Ne sıkıntısı varmış? Biz de yardımcı olalım.

T.K: Bilmiyorum konuşmadım ama hissediyorum var sıkıntısı.

Kafa karışıklığım olsa da emaneti söylediği kişiye ulaştırıp, derdini sıkıntısını öğrenmeye çalıştığımda gerçekten darda olduğunu görünce ilk o zaman fark ettim benim/bizim göremediğimiz bazı şeyleri görebildiğini. Yaptığı şeylerden katkıda bulunduğu insanlar genelde katkıyı yapanın o olduğunu da bilmezdi. Yapar sonrasında da unuturdu. Eğitim Mekezinde otururken bazen yoldan geçen insanları analiz eder bazılarıyla alkalı ne derdi var kim bilir diye içlenirdi. Vefatından sonra babasınının; “Maaşının 10’da 1’ini anca kendine kullanırdı.” Cümlesine şehadet edenlerden biri olarak ister hislenmemek elde değildi.

Kendini davasına vakfetmiş bir insan olarak geçirdiği ağır hastalığa ve ameliyatlara rağmen hiçbir zaman teşkilat vazifelerinden geri durmadı. Yaklaşık 8 yıl mücadelesini verdiği rahatsızlıktan, emeliyatlardan, tedavilerden bir kere bile şikayetlendiğine şahit olmadım. Bizler arkadaşları olarak onu gözetmek istediğimizde de genelde o bizi gözetir, imtihan olduğunun bilinciyle hareket ederdi. Yaşadığı gibi konuşur, konuştuğu gibi yaşardı. Arkadaşının faydasına olanı arkadaşının hoşuna gitmeyecek olsa bile sakınmazdı. Bir çok konuda gençlere örnek olacak bir hayat sürdü.

Allah’a Hamdolsun ki bana Tugay gibi bir arkadaş, bir yoldaş, bir kardeş, bir dost nasip etti. İnanıyorum ki o yoluna aşık olduğu Efendimize(s.a.v), davasına yaren olduğu Erbakan Hocasına cennette komşu oldu. Bize de cennete buluşma ümidi ve duası kaldı.

Rahmet olsun kardeşime…

YAZAR HAKKINDA
Hüseyin Mete
Hüseyin Mete
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN