Abone Ol

Kripto/Maskeli Köhne Düzen Kimin?

Kripto/Maskeli Köhne Düzen Kimin?
   İnsanlık tarihi bir bakıma hak ile batıl, adalet ile zulüm mücadelesidir. Peygamberlerle tağutlar mücadelesi... bu mücadelede her araç ve yöntem kullanılıyor.

   Yeryüzü de kimi zaman tevhidin/adaletin aydınlığında, kimi zaman da şirkin/zulmün/cehaletin karanlığında olagelmiştir. Denebilir ki üç yüz yıllık karanlıktayız... Sabah ise yaklaşıyor...

   Tüm ilahi mesajlar (Kitaplar ve Peygamberler) insanları tevhide/sadece Allah'a kulluğa/itaate, adalete ve tağutlardan, zulümden/şirkten kaçınmaya çağırmışlardır (Nahl/36, Hadid/25,  Lokman/13). Adalet farz, zulüm haram (Nahl/90). Tevhidî bakış; "tağut", "kripto" ve "demokratur" kavramları ile fotoğrafımız: Zulmün karanlığındayız. "Tağut", Kur'an-ı Kerim'de geçen kavramlardan. Allah-u Teala'nın emir ve yasaklarına aykırı/karşıt hükümlerle ve baskıyla insanları itaate zorlayan; zorba, sapık kimse/ yönetici demek. Firavun, Nemrut vb. Onlar, Allah-u Teala'nın hükümlerine karşı çıkarak insanları tahakkümle, bölerek, zulümle, kendi hevalarına göre yönetiyorlardı. Allah-u Teala'nın insanlar üzerinde söz sahibi olmasına itiraz ediyorlardı. Her üç kavram da tek başına zulmü içeriyor. Halkın köleleştirilmesi, aldatılması, sömürülmesi. Bu üçü bir arada olursa?

   Kripto ve demokratur kavramları da Batı kökenli. İlki iki kimlikli/kimliğini, amacını gizleyen, olduğundan başka görünen kimsedir. Bir insanın; Türk, Kürt, Arap vb. etnik kimliklerde görünüp adlanıp gerçekte başka ırklara mensup olması ve bunu da gizlemesi... Bunun gibi dini başka olduğu halde bunu gizleyerek Müslüman kimliğinde görünmeyi tercih etmesi. Ad ve soyadları, mezhepler yönünden de böyle. Özetle olduğundan başka görünürlük, bilinirlik. Aldatmak.

   Bu kimlikler dünyanın her coğrafyasında olabilir. Örneklendirirsek; "siyonist kimlik", her coğrafyada uyum yeteneğinde olduğu için ABD'de Amerikalı, Fransa'da Fransız, Çin'de Çinli kimlikleriyle bilinmekte, tanınmaktadırlar.

   Şeytan tabiatlı/gizlilik ve sinsilikte çok donanımlı olduğu ve genelde insanlık, özelde ise İslam düşmanı sapık/bozguncu bir ideolojiye mensup olduklarını gizleyerek her ifsadı cüretle  yapabilmektedirler. Gizlilik ve sinsilikle ve devasa imkânlarıyla tüm dünyadaki uluslararası kurum ve kuruluşları, devletleri, hükümetleri, legal ve illegal örgütleri etkileyebilmektedirler. Osmanlı Devleti'ni yıkan, ümmeti bölen, sınırlara hapseden ve BİP, BOP, "Arz ı Mevud" projeleri ile ülkemizi de sınırlarında gösteren bu ideoloji bir virüs gibi tüm insanlık için tehdit ve tehlike arz etmektedir. Ne yazık ki ikna ettiği işbirlikçi, kukla yöneticiler eliyle gittikçe de azgınlaşabilmektedir. Bu virüs, nerdeyse iki yüz yıldır bünyemizde ifsattadır. Etkin ve egemendir. Ortada gözükmez de... Uyumlu olmayan hükümetleri vb. kurumları her yöntemle değiştirebilir. Hakk'ın ve halkın aykırı rızasına rağmen kararlar aldırabilir. "Demokratur" da "halkın yönetime alet edilmesi", halk iradesinin istismarı, halkın aldatılması... "mış" gibi davranılması. Kişisel veya başkalarının yararına olduğu halde halkın yararınaymış, O'nun rızası varmış gibi siyaset güdülmesi... Demokrasinin "halkın, kendi iradesine göre yönetilmesi" tanımını yaparak onu kendi keyiflerine, çıkarlarına uygun, yerine göre tahakkümle de yönetmek... Bir devlet başka bir devlete/halka nasıl kendi iradesini zorla dayatabilir, demokrasi adına?

   Bu da sonuç itibariyle "demokrasi kavramının sömürülmesi"dir. "Din", "demokrasi", "devlet", "laiklik" en çok istismar edilen kavramlardandır. Yüklenen anlamların farklılığı ve samimiyet de olmayınca, bu kavramlar üzerinde uzlaşmak nerdeyse mümkün de olamıyor. Uzlaşma yerine çatışmalar sürüp gidiyor.

   Hatta bazıları o kadar yeteneklidir ki bu kavramların tümünü sömürebilir, kişisel çıkarlarına âlet edebilmektedir.

   İslamî siyaset, insanların tevhide/vahye uygun/ Allah Teala'nın rızasına, emir ve yasaklarına göre yönetilmesidir. Demokrasiler ise insanların insanlar tarafından Allah'ın hükümleriyle değil, beşeri (lâik, seküler) hukukla yönetilmesidir. İslam'da Allah Teala'nın ilahi iradesi, hükümleri, rızası ve yönetimi. Demokrasilerdeyse insanın ( kişi, grup...) iradesi, hükmü, rızası ve yönetimleri... Özetle İslam Hakkın iradesi ve idaresi. İdeolojiler de/demokrasiler de halkın(!) iradesi, rızası söz konusu.

   Hakk'ın rızası ile halkın rızası karşılaştığında/çeliştiğinde ne olacak? Halkı Müslüman ülkelerde genelde böyledir. Çünkü biliyoruz ki "insanların çoğunluğu yanlıştadır” (En'am/116). En ideali, Hakk'ın rızası ile halkınkinin uyumlu olması. Hakk'ın rızasını tercih ettiğimizde hem Hakk'ın, hem de halkın rızasını kazanabiliriz. Çünkü halkın kalplerine hükmeden Allah Teala, onların kalbini de doğruya çevirebilir. Tersini tercih, bizi hüsrana götürür. Hem Hakk'ın, hem de halkın rızasını, sevgisini kaybetmiş oluruz. (Bir hadisi şerifte böyle buyurmuş, s.a.v). Allah'a kullukla, devlete vatandaşlık uyumlu olduğunda tüm sorunlarımız kesinlikle çözümlenebilir. 

   Ne yazık ki halkı Müslüman ülkeler ne Hakk'ın ne de halkların iradesine/rızasına, yararına uygun yönetilemiyor. Bundan kaos oluşuyor. Böylece sorunlarımız büyüyor, zulüm yoğunlaşıyor. O zaman başka yöntemler, iradeler etkinleşebiliyor: "Derin/paralel devlet" ki ucu zincirleme siyonist-evangelist odaklara kadar gider ve hukuk, güvenlik yokluğunda cirit atan "mafyalar"...

   Dünkü Suriye, Irak, Libya, Mavi Marmara siyasetinde ve bugünkü Mescid-i Aksa ile ilgili görüşlerimizde söyler misiniz, Hakk'ın veya halkın iradesi var mı? ( Hatta biz bunlarda Sn. Cumhurbaşkanımızın iradesinin de olmadığına/buna zorlandığına inanıyoruz.) İkisi de yok. O halde soru şu: Bizde kimin iradesi egemen? Egemenlik kimde, kimlerde? Bu soru iki yüz yıllık sorudur, cevap bekleyen... "Teokratik" de "demokratik" de olmayan, hep sorun üreten bir rejimin adı ne?

   Biz bu kripto düzende hapsedilmişiz, rehin alınmışız...

   Anlaşılan o ki tevbelere, istiğfarlara, kendimizi düzeltmeye çok muhtacız. Her şey bize göre...

   Hukuk, hak, halk düşmanı bu boğazımızı sıkan, ellerimizi kelepçeleyen, bizi büyüleyen, narkozlayan, ayaklarımızı prangalayan kripto rejiminin maskesini kim düşürecek? Düşürecek olanlara selam olsun.

   Elbette böyle gitmeyecek. Hakk'ın ve halkın rızasına uygun bir "Adalet Devleti" uzak değil inşaallah...

   "Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!"

YAZAR HAKKINDA
Bahattin Elçi
Bahattin Elçi
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN