Abone Ol

Kader bir insanı hayatınıza katmaya karar vermişse

Kader bir insanı hayatınıza katmaya karar vermişse
Kader bir insanı hayatınıza katmaya karar vermişse, direnmenin çok da bir anlamı olmuyormuş.

Sert mizacıyla ilgili anlatılanlar bir yana; çelik gibi duruşu, keskin söylemleri ve buz gibi bakışlarıyla Milli Görüş içinde en çok çekindiğim isim oldu hep Oğuzhan Asiltürk. Bu nedenle tanışmaktan ve görüşmekten hep geri durdum. “Necmettin Erbakan çalışıyorsan, Oğuzhan Bey ile görüşmelisin” diyen herkese “hele bir Hoca ile görüşeyim de…” diyerek tehir ettim kaderin kararını. Ta ki Erbakan hocadan gelen habere kadar: “Önce bir Oğuzhan Bey ile görüşsün”!

O görüşmenin üzerinden sayısız görüşme ve 15 yıl geçti. Çok şey oldu, çok şey yaşandı. Her seferinde ben Oğuzhan Ağabey’i aradım, o anlattı. Bugün anlıyorum ki Hoca yokluğunda Milli Görüş’ü anlamamı sağlayacak referans olarak göstermişti Oğuzhan Ağabey’i…

Sanıyorum Oğuzhan Ağabey’in en çok kullandığı iki kelime “iman” ve “şuur”, onu en iyi tanımlayacak iki kelime ise “sadakat” ve “azim”di.

Erbakan Hocanın inşa ettiği Milli Görüş’ü ben her ne zaman bir ideoloji olarak tanımlasam, O bir iman meselesidir diyerek itiraz etti. Siyaseti iktidar aracı olarak değil, batıl ile mücadele etmenin aracı olarak değerlendirdi. Bu yüzden tıpkı Hoca gibi “siyaset yaptığına değil cihad ettiğine” inandı. Karşısına aldığı partiler değil, Siyonizm oldu; Siyonizmin kılık değiştirdiğini kabul etti; bu yüzden kimseye ne körü kürüne düşman oldu ne de dost! Aklını imanı dışında hiç kimse ve hiçbir şeyin yönetmesine müsaade etmedi.

 “Biz her davranışımızda önce ve sadece Allah’ın rızasını arayacağız” deyişini her hatırladığımda neden eğilmeden, bükülmeden, ezilmeden ve ezdirmeden, boyun eğmeden Milli Görüş’ün temel ilkelerine sımsıkı sarıldığını ve savunduğunu daha iyi anlarım.

“Milli Görüş Hakk Davasıdır” deyişini her hatırladığımda ne şart ve durum olursa olsun, en yakınlarının zarar gördüğünü görse bile, pozisyonunu ve duruşunu değiştirmemesini[1] daha iyi anlarım.

Oğuzhan Asiltürk’ü tanıdıktan sonra, insanları iyi ya da kötü, dürüst ya da yalancı, çalışkan ya tembel gibi genel geçer konumlandırmalar yerine yeni bir konumlandırma biçimiyle tanımlıyor olması beni çok şaşırtmıştı: “İmanlı bir kardeşimiz”… 

Oğuzhan Ağabey’e göre eğer bir kişi “imanlı” ise zaten mayası iyilik, dürüstlük ve çalışkanlık üzerineydi. Ancak sapmalar varsa tekfir etmez, tatlı sert uyarır, kendini düzeltmesini isterdi. Zira kaybetmenin kazanmaktan daha zor olduğunu düşünür, inandığı davada kimseyi kaybetme lüksünün olmadığını iyi bilirdi. Bunu her konuştuğumuzda; ben sıkça Erbakan Hoca’nın duvar metaforunu tekrarlarken, O’nun gözleri ışıldardı: “Milli Görüş iman harcıyla örülmüş bir duvardır. O duvarda en büyük kaya parçasından en küçük bir çakıl taşına kadar ihtiyacımız da yerimiz de vardır”.

Bundan 15 yıl önce; Erbakan Hocaya söylene söylene gittiğim, duvarında Hicret Takvimi asılı o odayı, Oğuzhan Ağabey’i ne kadar çok arayacağımı asla tahmin edemezdim. Bu dünyadan bir Oğuzhan Asiltürk geçerken, benim hayatımdan bir öğretmen ve baba geçti. Ondan çok şey öğrendim, fakat bir şeyi çok iyi öğrendim: Karşındaki kim olursa olsun, istikamet üzere doğru olanı söylemekten asla çekinme, vazgeçme!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
[1] Uhud Savaşı esnasında Haz Muhammed, düşmanın geçişini engellemek üzere Ayneyn  Abdullah Cübeyr Komutasında 50 okçu görevlendirmiş ve onlara “Ne şart ve durum olursa olsun asla burayı terketmeyeceksiniz. Bizlerin cesetlerinin yaban kuşlar (akbabalar) tarafından parçalandığını görseniz bile yerinizi bırakmayacaksınız” talimatını vermiştir.

YAZAR HAKKINDA
Ömer Burak Tek
Ömer Burak Tek
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN