Abone Ol

24 Haziran'a Giderken

24 Haziran'a Giderken

Bahattin Elçi

Normalde seçime on sekiz ay varken, bir baskın seçim kararıyla seçime gidiyoruz.  İnşallah milletimiz ve ülkemiz için en hayırlısı olur.

Her konuda olduğu gibi seçim/oy konusunda da doğru bir tercihte bulunabilmemiz için, doğru bilgi ve doğru haber sahibi olabilmemiz gerekiyor. Çünkü bunu yapmaz/ihmal edersek yanlış bilgi ve haberlerle, yanlış görüş/yanlış oy sahibi olur, bir şahsa veya topluluğa düşman olabiliriz. Bunun için duyduğumuz/okuduğumuz bilgi ve haberlerin tahkiki sorumluluğumuz vardır (Hucurat,6).

 Ne yazık ki günümüzde medyanın dünyada, bölgemizde ve ülkemizde bizim görüşlerimizi, nasıl oluşturup yönlendirebildiği -kalplerimiz/zihinlerimiz üzerindeki olumsuz /ifsat edici etkileri- bir gerçektir. Öyle ki, yapılan algı operasyonlarıyla, yalan doğru olarak, ifsat da, ıslah olarak sunulabilmektedir.

TRT’de, özel medyada taraflı, iktidar yanlısı bir “tekel” söz konusu olunca durum daha da vahim oluyor. Üstüne bir de sosyal medyadaki çirkeflik karalama yalan yaftalama hakaretler eklendiğinde toplumdaki şaşkınlıklar, ihtilaflar çoğalıyor. Bütün bunların yanı sıra, kimi cemaatlerin de nasıl susturulduğunu/ dilsizleştirildiğini, batıla Hakk, Hakk’a da batıl elbisesi giydirme gayretini esefle gözlemliyoruz. Cemaatlerin bu tutumu, bilgi eksiği bulanan halkın, dinden uzaklaşmasına sebep olabilmektedir. Bu tespiti yaparken hak yolda devam eden, cemaatleri elbette tenzih ediyoruz.

Böyle bir ortamda doğru seçimin/tercihin ne kadar zor olduğu açıktır. Bizim amacımız da bu makalemizde seçimle ilgili, doğru bilgi ve haberleri okuyucumuzla paylaşmak, hakkın tecellisine katkı sağlayabilmektir. Çünkü aynı gemideyiz ve gemimiz su almaktadır.

Geçmişteki bazı gerçekleri hatırlayalım:

* Sayın Cumhurbaşkanını TBMM’ye bugün düşman olarak nitelendirdiği CHP taşımıştır.

* 1980 darbesinin gerekçelerinden birisi Milli görüş partilerinden MSP’nin Konya’da yaptığı Büyük Kudüs Mitingiydi. (MSP o zaman muhalefetteydi.) Zalim küresel sistemin Milli Görüş siyasetine bir türlü hoşgörüsü olamıyor.

* 1982 Anayasası bir darbe anayasası olup özellikle Milli Görüş’ün TBMM’de temsilini zorlaştırmak amaçlıdır da. Seçimle ilgili mevzuat buna göre düzenlenmiştir. Ünlü % 10 barajı da, bu dönemde konulduğu halde, günümüze kadar –aynı gerekçeyle- korunmuştur. On altı yıllık AKP iktidarı da aynı kaygıyla bu barajı kaldırmamıştır. Nitekim MHP, HDP, baraj sorununu yaşamamışlar, Milli Görüş ise, bu barajın AKP tarafından istismarına maruz kalmıştır. Hem Milli Görüş gömleği çıkartılmış, hem de Milli Görüş mirası ve kazanımları hoyratça istismar edilmiş, yağmalanmıştır.

* Anayasada siyasî partilere hazineden nakdî yardım yapılması öngörüldüğü halde, yasayla buna da baraj konmuş, çok oy alan partiye en büyük pay ayrılmış, az oy alan partiler ise pastadan en küçük payı alacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Oysa adaletin gereği daha az oy alan partilerin daha çok desteklenmesidir. Bugünkü mecliste HDP 90 milyon liradan fazla seçim yardımı alabilmekte iken, Saadet Partisi hiç yardım alamamaktadır. Şimdi sormak gerekiyor… Bütün bu barajlar sadece Milli Görüş için değil mi?

* Devletin, hükümetin, belediyelerin tüm imkânlarıyla AKP tüm siyasî çalışmalarını yapabiliyor. TRT ve tekel medya yine Milli Görüş’e karşı perdeli, taraflı...

* Yanlı, iktidarla çalışan birçok kamuoyu araştırma şirketi “Cumhur İttifakı” lehine verilerle yönlendirme yapıyor. Bir arkadaşımızın bu konudaki fikri çok cazip: Ankete katılanlar hep Cumhur İttifakı lehinde görüşlerini bildirsinler.

* Saadet Partisi’nin birçok programı iptal edilebiliyor. Aynı zamanda alternatif resmi programlarda eş zamanlı olarak icra edilebiliyor.

* Sayın Bahçeli birkaç yıl önce açıkça “Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz da!” dediği halde hem referandumda birlikte oldular, hem de bu seçim için ittifak yasasını birlikte çıkardılar. Cumhur ittifakı kuruldu. Karşı taraftaki partiler de “düşman”, “hain”, “şer cephesi”, “Fetöcü”, “münafıklar”… gibi ayrıştırıcı, ötekileştirici, çatışmacı, nefreti besleyen, sivri zehirli ve tehlikeli üslubu/dili bir türlü terk edemiyor. Ne yazık ki bu suç aleni olarak işlenebiliyor. Hizmet ve rekabet yerine, nefret ve husumetten beslenen bu siyaset zalim siyasettir.

* Yakın akrabalarımdan bir kısmı korkusundan Bilge Başkan’ın cumhurbaşkanı adaylığı için imzaya gidemedi.

* Cumhur İttifakı’nın nefret ve husumet söylemleri yüzünden Bağcılar’da ayrı siyasî görüşteki gençler çatıştılar, kan döküldü…

* 30-40 yıllık arkadaşlıkların, dostlukların arasına parti fitnesi girebiliyor.

* Biri Cumhur İttifakı’nda biri Millet İttifakı’nda iki gencin cepheleri farklı olduğu için evlenmekten kaçındıklarını gözlemliyoruz. 

* Biz birbirimize karşı böylesine bir husumet içindeyken, ABD büyükelçilik binasını Kudüs’e taşımakta, levhalarını Kudüs sokaklarına yerleştirerek, adım adım, Siyonist projeyi gerçekleştirmekle meşguldür.

* Hem beka sorunumuz var deniyor, hem de bekamızı tehdit eden yirmiden fazla yabancı üssün, özellikle de İncirlik üssünün varlığı, görmezden geliniyor. İncirlikten kalkan uçaklar, bir kandil gecesinde, Şam’ı bombaladılar.

* Irak’ta, Libya’da, Suriye’de, Afganistan’da, Yemen’de… düşmanlığı açığa çıkan Batı’lı güçlerle (ABD, AB, İsrail) stratejik ortaklığı sürüyor. Biz Münbiç’te ABD’yle, PYD’yle birlikte barışı sağlamak çabasındayız. Ortadoğu’da milyonların katliamına, tecavüzlerine, tehcirlerine yardım ve yataklık yapmak gibi bir sorumluluğumuz yok mu?

* Mavi Marmara olayında belki de tarihimizin en talihsiz antlaşmalarından birisine İsrail ile imzayı koyduk. Şehitlerin kanları pahasına… Mavi Marmara Türkiye’ydi. Aslında Türkiye vurulmuştu.

* En çok vurgulanan “bölünmezlik” ilkesine rağmen Avrupa Birliği ortaklığı, BOP projesinde “eş başkanlık”, Siyonistlerden “cesaret ödülü” ile hatta talimatla çıkartılan “ikizler yasası” ile bölünmenin önü açılmıyor mu? AB ortaklığı ile egemenlik uluslararası güçlere kısmen de olsa devredilmiyor mu? Roma’da papanın heykeli altında imzalanan AB Anayasası fotoğrafı neyin nesidir?

* MHP ile birlikte uygulanan “ulusalcı politika”, karşıt ırkçılığı “Kürtçülüğü” büyütüp beslemiyor mu?

* Cumhuriyet tarihinin en büyük dış borçlanması bağımsızlığımızı tehdit etmiyor mu?

* Samanı, canlı hayvanı, tarım ürünlerini bile ithal etmek zorunda kalmadık mı?

* Bu politikalarla “millilik ve yerlilik” nasıl açıklanabilir? Bu ne yaman çelişkidir!

* Dışardan kuşatılmışlık varken içerde ayrımcılık kime yarıyor?

* AKP seçim beyannamesinde özetle “On altı yıl yapamadıklarını seçimden sonra yapmayı” vaat ediyorlar. Bu ne kadar inandırıcı oluyor? Bu kaçıncı yeni milat?

* Çıkartılan ittifakla ilgili yasada cumhurbaşkanı seçimi için gerekli % 50+1’in sağlanmasının gittikçe zorlaşması/iktidarın sürekli kan kaybetmesi ve MHP’nin de baraj sorunu yaşıyor olmasının getirdiği bir zorunluluk. Bu ittifak istenmese de “Millet ittifakı”nı oluşturdu. Böylece “Cumhur İttifakı” ihtiyacı Millet ittifakının kapısını açtı. Böylece Saadet Partisi’nin önündeki en büyük engel olan yüzde 10’luk baraj kalkmış oldu. Örneğin Saadet Partisi %9.99 almış olsaydı bu seçim işbirliği olmadan hiçbir milletvekili çıkaramayacaktı. Millet ittifakı ile baraj sorunu olmayacağı için oy zayiatı da olmayacak. Her parti aldığı oy nispetinde milletvekili çıkartabilecektir. Böylece inşallah Saadet Partisi de TBMM’de temsil edilebilecektir. Yani CHP dün AKP’nin, Sayın CB’nın TBMM’ye taşınmasına aracı olurken, bu gün de SP’nin taşınmasına aracı oluyor. AKP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde, MHP’nin milletvekili seçiminde işbirliği amacıyla çıkarılan “seçim ittifakı” yasası, aynı şekilde baraj problemi yaşayan partilerin “öngörülemeyen bir şekilde”  bir araya gelip “Millet ittifakı”nı oluşturmalarına imkân sağlamıştır. Millet ittifakında Saadet Partisi, CHP, İYİ Parti kendi amblemleri ve listeleriyle seçime girecekler. Bu beklenmeyen gelişme Cumhur İttifakı’nın paydaşlarını karşı oluşumu “kısa yoldan” suçlamaya itmiştir. Bunun anlamı “Biz işbirliği yaparız, bizim dışımızdakiler yapmasın”dır.

* Sorun RTE’nin gidip yerine bir başkasının gelmesi sorunu değildir. Sorun ilkeseldir. Sistemle ilgilidir. Mevcut durumda yasama ve yargı doğrudan veya dolaylı olarak yürütmenin denetimindedir. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve güçlü yasama yoktur. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. Yasama ve yargı yürütmeyi denetleyebilmelidir. Adalet istikrara feda edilmemelidir. Kaldı ki istikrar da kalmamıştır.

* Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yüz bin imza zorunluluğunun da TBMM’de temsil edilen AKP, MHP, HDP’li için değil de Saadet Parti’li, İyi Parti’li biri için bir engel olarak düşünülmediğine kim inanabilir?

* Saadet Partisi, gönüldaşlarının duaları 5, 10 TL’lik mobil aidatları ve üstün fedakârlıkları ile seçim çalışmalarını sürdürüyor. Bakalım güçlü, varlıklı, imtiyazlılar mı, yoksa mazlum ve mağdurlar mı kazanacak? Milli Görüşçüler zaten her halde kazanıyorlar.

YAZAR HAKKINDA
Bahattin Elçi
Bahattin Elçi
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN