Abone Ol

Ezan’da Reform

Ezan’da Reform
İnsanlar ruhla yaşar. Memleketler de öyle. Ruhunu kaybeden topraklar ya sömürü olurlar ya da birilerinin hegemonyası altında özgürlüklerini yitirirler. Bizim vatanımız -elhamdülillah- tarih boyunca böyle bir hale gelmek durumunda kalmadı. Çünkü bu topraklar sağlam bir maya ve nesilleri aşan ideallerle yoğurulmuştu. Bu toprakların evlatları gözlerini açtıklarında gördükleri şeylerin doğal unsurlardan ibaret yapılar olmadığının farkına varırlar. Zira bu toprakların insanı, taşıyla, toprağıyla bu memleketin ifade ettiği değerleri anlar. Vatan kelimesinin ne manaya geldiğini vatan, vatan evladına her karışıyla gösterir.

Bu topraklarda bu toprakların ruhunu simgeleyen bazı imgeler vardır. Bunlardan biri de ezandır. Bu topraklarda doğan çocuklar neredeyse bin senedir hayata ezanla başlarlar. Ve her gün beş vakit ezan sesini işitirler. Üstelik saygıyla, hürmetle ezanın ifade ettiği değerleri bazen zihinle bazen kalple tefekkür ederek dinlerler. Ezan, bu memleketin insanı için toprağı vatan yapan bir mühürdür. Dualarda “Ya rabbi, bayrağımızı indirtme, ezanlarımızı dindirtme…” denmesinin hikmeti de budur.

Ezan, Müslümanların salt “tapınma ritüelleri”ni gerçekleştirme zamanlarının geldiğini haber veren bir olgu kesinlikle değildir. Ezan başlı başına İslam akidesinin temel ilkelerinin koruyuculuğunu yapan bir şeairdir. Müslümanların, yeryüzünde Allah’tan başka kimsenin boyunduruğu altına girmeyip hür olmalarının bir sembolü niteliğinde olan “Allah-u Ekber” cümlesinden, İslam’ın temel akide ve prensiplerinin ifadesi olan kelime-i şehadet ve kelime-i tevhitten teşekkül etmiş olması ve bunun yanında Müslümanlara gerçek “Felah” ve “Salahın” yani kurtuluşun ne olduğunu her gün beş defa hatırlatması; ezanın değerinin göstergelerindendir. Bu yüzden halkımız bin senedir temel İslam akidelerini koruduğu gibi ezanı da korumuştur. Bu milletin gönül minarelerinden ezanı silmek ve bu ilahi sesi susturmak asla mümkün olmamıştır, olmayacaktır!

Ezan, yukarıda da belirttiğimiz gibi Müslümanın birçok şeyi tahattur etmesine vesile olduğu gibi Hz. Peygamber’in (sav) dindeki vazgeçilmez yerini de hatırlatmaktadır. Zira “Eşhedü enne Muhammeder’rasulüllah” cümlesi, bir Müslümanın her hal-i şartta Hz. Peygamber’i (a.s.m.) örnek almasını mecburi kılmaktadır. İman her zaman bir yükümlülüğü de beraberinde getirir. Dolayısıyla Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Allah’ın Resul’ü olduğuna iman etmek bazı sorumlulukları da beraberinde getirecektir. Aksi takdirde eylem sahasında bir harekete vesile olmayacak bir şeye iman etmek ve beş vakit ezanda, namazlarda; iman edilen bu şeye yeniden ve yeniden şehadeti ikrar etmek abes kaçacaktır. Hasılı “Eşhedü enne Muhammeder’rasulüllah” diyen bir Müslüman, eylem sahasında bu şehadetin omuzlarına yüklediği vazifeyi yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu bakımdan her hareketimizi Efendimizin (s.a.v.) sünneti doğrultusunda tatbik etme emri her gün beş defa yeniden bütün İslam beldelerinde hatırlatılan bir farzdır. -Belki de bizim bütün problemimiz her gün beş defa hatırlatılan bu emri hatırlamayışımızdan kaynaklanmaktadır.-

Bugün Efendimizin (a.s.m.) sünnetini ortadan kaldırmak -haşa- Kur’an ve sünneti ayırmak gibi bir amaç güdenlerin, yerkürenin her yanında duyulan “Eşhedü enne Muhammeder’rasulüllah” şehadetini ortadan kaldırmaları yani ezanda -haşa- bir reform yapmaları gerekmektedir ki Müslümanlar sünnete ittiba emrini yerine getirmekten vaz geçsinler. Ancak bu, bin senedir ezanını hiçbir gücün dindiremediği bir milletin vatanında asla mümkün olmayacaktır. Mezkur davayı güdenler bu arzularından vazgeçmelidirler. Beş vakit uçları semayı kucaklayan minarelerimizden yankılanan “Eşhedü enne Muhammeder’rasulüllah” cümlesi bu fikre en büyük reddiyedir. Bu millet ve bu ümmet, ezan-ı muhammedi gök sigalarında yankılandığı, atom tanelerine kazındığı, yeryüzündeki ve gönüllerdeki bütün minarelerden duyulduğu müddetçe sünneti hayatın esası konumuna yükseltmeye devam edecek; Kur’an ve sünnet gibi İslam’ın iki temel prensibinden asla ödün vermeyecektir. Bu ümmet Muhammedidir. Yaşayışı Muhammedi, ezan-ı Muhammedi, ahlakı Muhammedi, asakiri Muhammedi’dir. Bu ümmetin örneği, önderi, efendisi büyün insanların yol göstericisi Muhammed’dir (s.a.v.). 

ÖNCEKİ YAZI 280. SAYIMIZ ÇIKTI
YAZAR HAKKINDA
Muhammet Berk Güldür
Muhammet Berk Güldür
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yazarın başka yazısı bulunmamaktadır.