Abone Ol

Yağmalanmış Ruhuma Yeni Bir “Furkan” Düştü!

Yağmalanmış Ruhuma Yeni Bir “Furkan” Düştü!
Bunalımda ve depresyonda değildi, sarhoşluk veren ya da uyuşturucu madde de kullanmamıştı. İçindeki sorununu “kendi içinde” çözmeyi planlamış ve kafasından geçenleri sosyal medyadan paylaşmıştı. Evet, Furkan Celep’ten bahsediyoruz: 18 yaşında intihar ederek aramızdan ayrılan, elinden tutamadığımız genç!

Yazdıklarına baktıkça, “kendini tanımaya, doğru olanı yapmaya çalışan, insanları incitmemeye çabalayan” biri bunu nasıl yapar diye düşünüyor insan. Hatta, “insanlara değer veren, empati yapan ve onları anmaya çalışan” biri olarak intiharı düşünmesi imkânsız gibi… “Spor yapan, yabancı dil öğrenen, ihtiyaç sahibine destek olan, hayvanlara merhametle yaklaşan, çevreye duyarlı” bir genci intihara iten ne ise onu bulmalı ve üzerinde düşünmeliyiz.

Yazdıklarına bakarak birkaç sebep yazılabilir. “Aile duygularından yoksun, onlarla dertleşemeyen, onlardan değer görmediği halde onları suçlamayan” biri olarak tutunacak dal arayışı ilk sırada yer alıyor. Bir diğer sebep ise “ne olduğunu, ne olmak istediğini” bilemeyen bir genç olarak ne istediğini bilen “akranları arasında uçurum” yaşamasıdır.  Bir amaca tutunamadığı için, “zamanla kişiliğinden ayrılmaya başlaması, yalan söylemeye ve argo kullanmaya” başlaması onu yalnızlaştırıyor.

Furkan’ın geldiği son nokta ise “duygusuz bir insana dönüştüğünü” hissetmesi ve hayatla ilgili hiçbir “sorumluluk almak istememesi” hususudur. Çünkü bu durum onun sorunu değil, ona ulaşamayan bizlerin sorunudur. Sorumluluk “verilen” bir şeydir, dışardan gerçekleşebilir. Fedakârlık da verilen bir şeydir ama içerden gerçekleşebilir. Bir amaç uğruna sorumluluk veremediğimiz için, içindeki fedakarlığı dışarı aktaramayan ve “hayatının geri kalanını duygusuz yaşamaktansa” intihara yönelen birisi.

Anlam veremediği bir hayatta “bir şeyler uğruna sorun yaşamak mantıklı gelmediği” için “her şeyi kapatmak ve bırakıp gitmek daha mantıklı” bir hal alıyor. “Şarkılar, kitaplar, filmler ve birkaç dost”un bir süre dünyada kalmasını sağlaması yeterli olmayınca onu kaybettik. Aslında onu da onunla birlikte taşımamız gereken fedakârlığı da kaybetmiş olduk.

“Neden kimse Furkan’a değerli olduğunu hissettirmedi!” Neden kimse onu milyarlarca insanın yaşadığı bir dünyada yalnız bıraktı! Onu, olduğu gibi sevmeyi neden başaramadık! Değer verdiği şeylere “sırf dış görünüşüne bakarak” neden değer vermedik? Nasıl bir hayat yaşattık ki ona, “düzgün bir hayat yaşayamayacağını” düşünerek yeryüzü “yaşamak için kötü bir yer” diyerek aradığı huzuru “gökyüzünde bulurum” diyerek bize veda etti?

Furkan! Sana “dur bir dakika” demeyi çok isterdim. “Huzur, mutluluk ve umut dolu bir hayat” dilediğin bizlerle hayata tutunman için konuşmak isterdim. Senin gibi benim de “bir araba, bir ev ya da herhangi bir şey uğruna yıllarını harcamak istemeyen” biri olduğumu söylemek isterdim. Çok yorucu bu hayatta ortak bir amaç uğruna omuz omuza verebileceğimizi göstermek isterdim.

Hayata tutunmanı sağlayan bir kitap da ben olsaydım! Olamadım, bu yüzden; “hasretin alev alev içime bir an düştü, değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü, sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde, yağmalanmış ruhuma yeni bir Furkan düştü!”

 

YAZAR HAKKINDA
İbrahim Veli
İbrahim Veli
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN