Abone Ol

Seyda Molla Ahmet Bekiroğlu -Âlim, Mutasavvıf, Mücahit-

Seyda Molla Ahmet Bekiroğlu -Âlim, Mutasavvıf, Mücahit-
Bir yıldız daha kaydı aramızdan…

Ama bu yıldız, bizim için diğerlerinden farklıydı. Zira ışığıyla önümüzü gördüğümüz, yolumuzu bulduğumuz bir kaynaktı. Bir insan olarak değer üreten bir çınardı Seyda. Yaşadığı topluma, çevresine ve ailesine katma değer sağlamayı başarmış, “İnsan için ancak çalıştığı vardır” (Necm, 39) sırrınca yaşamış bir insandı. Verdiği dersler, yetiştirdiği talebeler, yaptığı sohbetler, sunduğu vaazlar ile faydalı olmaya dair gayretini hayatının son günlerine kadar sürdürdü. İstikameti bir elbise gibi bürünmüş, dünyanın sağdan sola, soldan sağa savrulmalarına aldırmadan yaşamıştı. 02 Ağustos 2017’de 72 yaşında aramızdan ayrıldı.

Liseli yıllarımda tanımıştım onu. Hatta misafir geldiği medresemizde bir dersimi de ondan okumuştum. Çocuklarıyla tanışıyordum. Birkaçı medreseden abim, arkadaşım idiler. Damadı dostumdu. Hayatının son dönemlerinde daha yakından tanıma imkânım oldu. Sohbetiyle müşerref oldum. Aklımıza takılan soru ve sorunların cevabını aradık onda. Tatminkâr geldi hep, verdiği cevaplar. Söylediklerinin çoğunu belki biliyorduk ama ondan duyunca kendimizin sağlamasını yapabildiğimizin için hoşumuza gidiyordu belki. Ama hayır Seyda’dan birçok şeyi öğrendiğimi söylemeliyim. Özellikle tasavvufla ilgili alanda teorik bilgi ile pratik tecrübeyi yan yana getirmiş hali bir hazine gibiydi. Kendisine de ifade ettiğim üç şeyi onda gördüm: İlim, Tasavvuf ve Milli Görüş.

Bu üç olguyla özetlenebilirdi, Seyda ve onun hayatı. Değer üretme dedim ya, işte bu üç noktan hareketle yaşadığı toplumda insanı ve İslami değer üretmeye çalışıyordu.

1- İlim

Bitirdiği medrese eğitiminden sonra, göreve başladığı ilk yıllarda ve Elâzığ’a yerleşmesinden sonra medresede talebe okutmuş olan Seyda, ilim ile içi içe yaşamış, hayatının sonlarına kadar günün bir kısmını okumaya ayırmıştı. Meclisinde günlük meseleler dahi konuşulurken, konu bir yerden ilmi bir mevzuya gelir, oradan devam edilirdi. Okuduğu eserleri de ciddiyetle üzerine düşerek okuduğu Şerhü’l-Akaid’in Tekvin bahsi gibi en çetin hususlarda konuşmasından belli oluyordu. Geleneksel ilim anlayışı iyi öğrenmiş ve vakıayı anlamlandırma itibariyle bu ilmi anlayışı kendisine nur edinmişti. Molla Ahmet karşılaştığı meselelere bu nokta-ı nazardan bakmayı bir selika haline getirmişti. Modern telakkilere ise pek iltifat etmezdi.

2- Tasavvuf

Tasavvuf ise Seyda’nın anlayışında bir yol, düstur haline gelmişti. Zühdi tasavvuf diye tabir edilen anlayışı hayat tarzı haline getirmiş. Günün ve gecenin önemli bir kısmını ibadete, zikre ayırırdı. Bu onun bireysel yaşam tarzı olmakla birlikte tasavvufi literatürde var olan hiyerarşiyi reel gerçeklik olarak görürdü. Tarikat icazeti aldığı şeyhine karşı hürmette kusur etmez önemli hususlarda ise kendi fikrini söylemeyi de gayret-i diniyyenin bir gereği olarak telakki ederdi. Dünya görüşü bağlamında yaşanan ayrışmalarda ince bir tefrik ile her alanı ihtisas sahibine bırakmayı da bir erdem olarak telakki ederdi. Dünya görüşü ve siyasi tercihlerindeki telakkiler ile tasavvufî mektebi arasındaki ayrışmaları kontrollü bir şekilde dengelerdi. Bunlara rağmen dünya görüşünün değerinin farkında olan biri olarak fikri mevzularda da tercihini açıkça ifade etmekten çekinmezdi. Zira şöyle düşünüyordu, bir konudaki ehliyet bütün alanlarda yetkinlik doğurmadığı gibi bir alandaki zafiyet de diğer mecralarda nakısa oluşturmaz.

3- Milli Görüş

Seyda Molla Ahmet Bekiroğlu’nun anlam dünyasının önemli bir parametresi ise Milli Görüş idi. Dünya meselelerine, yerel ve küresel ölçekteki problemlere bakışında Milli Görüş Hareketi bünyesinde oluşan fikirleri mihenk olarak belirlemişti. Milli Görüş’e olan bağlılığı da taklidi değil, tafsili bir kabule ve kendisinden önceki Şeyh Haydar Baba ve Seyda Molla Bahri gibi zevatın açıklamalarına ve onayına dayanıyordu. Siyasetin bir araç olma gerçekliğini hiç unutmadan davaya hizmet aracı olarak görülen siyasetin dünyevi imkânlarının etrafında dolaşmayı reddeden bir ahlaka sahipti. Şöyle düşünürdü: iman ettiğimiz Rabbin dinini öğrenip yaşamalıyız, hak bildiklerimizi anlatıp Hak yolunda mücadele etmeliyiz.

Hayatının merkezinde din yer alırdı. Dine mugayir hiçbir şeyi kabul etmezdi. Kınayıcının kınamasından korkmadan hakikati söylerdi hep. Bunun uğruna nice soruşturmalar ve sürgünler yaşayarak bedelini ödedi. Ama yine de hakkı söylemekten asla imtina etmedi. Vasiyetinde her zaman şeriata uygun yaşadığını, çocuklarının ve Müslümanların da böyle yaşamasını telkin ederek ayrıldı aramızdan.

Özetle, ilmi nur, tasavvufu düstur, Milli Görüşü mihenk eden bir hayat…

Güzel insanlar, güzel atlara binip giderken; bizleri bu keşmekeş dünyanın ortasında bıraktılar. Bir yıldız daha bulunabilir mi bilmem. Onlar oldular, biz olabilecek miyiz ondan da emin değilim.

Emin olduk, onun samimiyetinden,

şahit olduk imanına.

Terennüm edemese de dilimiz evsafını,

bildik ki yaratanın rızası

böyle bir hayat için olurdu, mutlak. 

ÖNCEKİ YAZI ROTASIZ MAARİF
YAZAR HAKKINDA
Abdurrahman İhsanoğlu
Abdurrahman İhsanoğlu
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN