Abone Ol

Merhamet ve Şefkat Medeniyeti

Merhamet ve Şefkat Medeniyeti
Dünya tarihi boyunca yirminci yüzyılda görülen vahşet kadar insanlık hiç bir dönemde vahşet yaşamamıştır. İki büyük dünya savaşı, atom bombaları, biyolojik ve kimyasal silahlar, milyonlarca insanın öldürülmesi... Sivil ve masumların, çocuk ve bebeklerin katledilmesi!.. Hep bu yüzyılın hüneri!.. Eskiden iki ordu er meydanında karşı karşıya gelir, kozlarını paylaşır, sivil ve masumlara zarar verilmezdi...

Yirminci yüzyılda Osmanlı'nın yıkılmasıyla dünya hakimiyeti kapitalist, vahşi batılılar ile "Yaratıcı"yı reddeden komünist doğu blokunun eline geçti. Bugünki batı medeniyetinin temelleri eski Yunan medeniyetine dayanır. Eski Yunan'ın temelleri ise, pramitleri insan eti ve kanından yapan Firavun'ların yönettiği eski Mısır medeniyetine... Tabi bunlara "Medeniyet" demek mümkün ise...

İşte tarih boyunca "Kuvvet"in "Hak" sayıldığı dönemlerde, "Gücün varsa, haklısın. Gücün yoksa, hakkın-hukukun yok. Köle olmaya mahkumsun!" mantığının yeryüzüne hâkim olduğu dönemlerde, Allah Teâlâ "Kuvvetli"yi değil, "Haklı"yı üstün tutan “ilâhi” medeniyeti kurmaları için peygamberler göndermiştir. Dünya tarihi haklıyla-haksızın, doğruyla-yanlışın, güçlüyle-güçsüzün mücâdele sahnesidir.

 İşte bu mücâdelede "Haklı"yı üstün tutan, "Doğru"yu savunan, merhamet ve şefkatin sembolü, zayıfları güçlülere ezdirmeyen medeniyetin ismi "İSLAM"dır!.. Adem (as) ile başlayan ve Muhammed (asv) ile kemâle eren İslam tarihi, bunun en güzel şâhididir. Ancak biz -yerimiz sınırlı olduğu için- son peygamberin hayatından günümüz dünyasına ışık tutan son derece önemli tarihi bir vesika sunacağız:

13 yıllık Mekke döneminde, müşriklerin Hz. Peygamber'e (Sav.) ve sahabelere uyguladıkları psikolojik, fiziki, ekonomik ve siyasi işkence ve eziyetler, eşi benzeri görülmemiş türdendi. Bilal'lerin ellerini ata bağlayıp, çıplak vücudunu Mekke sokaklarında sürüklemeleri, Habbab b. Eret'lerin vücudunda kızgın demirleri söndürmeleri, Sümeyye vâlidemizin kemiklerini kırmaları vs...

 Ardından Müslümanlar Medine'ye hicret etti. Râsulullah'ın liderliğinde bir devlet kuruldu. Ancak Mekke'liler onlarca küçük, üç defa da büyük bir orduyla Medine'ye saldırıp orada da müslümanları yakıp, yıkıp, öldürmek istediler. Allah'ın hikmeti, aradan sekiz yıl geçtikten sonra İslam ordusu Mekke'yi kuşattı. Mekke'lilerin karşı koyması mümkün değildi. Hz. Peygamber (sav.) "Kâbe'ye sığınan emniyettedir" ilanını yapınca binlerce insan silahlarını bırakıp Kâbe'ye sığındı. Rasulullah devesinin üzerinde Allah'a secde ederek şehir'e girdi. Doğruca Kâbe'ye gidip putları kırdıktan sonra iki rekat Allah'a teşekkür namazı kıldı. Dışarda binlerce insan, İslam ordusunun kılıçları altında Rasulullah'ın dışarı çıkıp kendileri hakkında vereceği kararı bekliyordu. Herkesin yürekleri ağzında, gözleri Kâbe'nin kapısındaydı...

 Nihayet O dışarı çıktı... Mekkelilere şöyle bir bakıp kalabalığı gözleriyle süzdü. On beş yıl önce bu insanların kendisine ve sahablere yaptığı işkence ve eziyetler gözünün önüne geldi. Allah Rasulü kalabalığa seslendi:

  • Ey Mekke halkı! Şimdi size ne yapacağımı bekliyorsunuz?
Mekkeliler suçluluk psikolojisi içerisinde:

  • Bizim sana yaptığımızın aynısını...
cevabını verdiler ( Öyle ya! Biz güçlüyken sana işkence ettik! Bir çok müslümanı öldürdük. Şimdi güç senin eline geçti. Sen de bize işkence edip, öldüreceksin...).

Ancak Beşerin Efendisi tarihe geçen şu sözünü söyledi:

  • İnnî Nebiyyurrahme. İzhebû Fe'entumuttulakâ! (Ben merhamet peygamberiyim! Gidin, hepiniz serbestsiniz!..)
Bir çığlık koptu kalabalığın arasında... İnanamıyorlardı kulaklarına... Bu nasıl insandı!?.. Tek bir kelime çıksaydı ağzından "Öldürün!" diye... Mekke sokakları kan gölüne dönerdi!.. Ama O "Ben merhamet peygamberiyim. Gidin, hepiniz serbestsiniz" diyordu!.. Binlerce insan bu karar karşısında hep bir ağızdan "Biz şehadet ederiz ki Allah'tan başka ilah yoktur ve Sen de O'nun elçisisin!" diyerek yeniden dirildiler merhamet peygamberinde...

İşte İSLAM MEDENİYETİ!.. İşte Şeriat'ın anlayışı!.. İşte bizim özlediğimiz nizam: Güçlüyken affedebilmek... Düşmanını öldürmeye gücün varken affetmek... Nerede Rusya'da devrim yapınca milyonlarca insanı öldürenler... Nerede Avrupa ve Amerikada gücü ve iktidarı ele geçirince ortalığı kan gölüne çevirenler... Nerede Gazze'de masum sivil halkın üzerine bomba yağdıran kâtiller... Nerede onlar, nerede İslam!?..

Biz gönlünü fethedemediğimiz insanın vücuduna dokunmayız. "Bir insanı diriltmek bütün insanlığı diriltmek gibidir" ayetine inanırız. Güçlünün değil haklının yanındayız. Dini, dili, cinsiyeti ne olursa olsun mazluma yardım ederiz. Zâlime, öz kardeşimiz olsa bile, karşı çıkarız. Çünkü biz, kalbindeki insanlık için yanıp tutuşan merhamet, şefkat ve sevgi ateşi, geceleri göz yaşı seline dönüşüp akan MUHAMMED ümmetiyiz.

YAZAR HAKKINDA
Fehmi Çiçek
Fehmi Çiçek
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN