Fiyakalı Mezarlar
kuyumuzu kazan saatlerden habersiz
göğe yükseltirken burçlarını kumdan kalelerimizin
ellerimizdeki çamur yüreğimize bulaşmazdı
kirlenmek güzeldi, hata ettik
keşke, yemeklerimizi kedilere ve kuşlara verseydik
şekerlerimizi götürüyor karıncalar “dur” de, gitme
atını mağaraya sür
hareket rahmeti kucaklar
gün gelir demiri göğsünde döverler keysan
kar beyazdır da
karalar bağlar bacası tütmeyen evlerin çatısında
gececin saçlarını beraber yıkayalım mı keysan
ağlamak da güzeldir kirlenmek kadar
bilirim, en içli sen ağlarsın zulme tuzak
kılıcının sırtındaki ter merhamete mütercim
sen yağdığında yalın ayak, ben
uzaklara dalıp gözlerimle yalanları baltalarım
dalmak iyidir eğreti kahkahalardan
manşetlerin pörsüyen yasalarını cilalamaktan
anamın duasıyla eyerleyip
hüznümün peşine sürdüm ordularımı
yitiğimdi işgale yeltendiğim topraklar
şimdi dilimde yıldızların türküsü
kendinden uzakta ağlayabilenlerin gözlerindeymiş cennet
ayrılığın nihayeti değil
kendi göğünde debelenmekmiş ölüm
doğrulun ve sürüden ayrılın
şiirin kabzasını eriten kaldırımlar
mezarımızın fiyakası olacak keysan
tenimizin sıcaklığı
döküldüğünde denize kum tanelerinin kucağından
gecenin saçlarını beraber yıkayalım mı keysan
kendimizden uzak, zulme tuzak…
ÖNCEKİ YAZI
YÜREK CENGİ
SONRAKİ YAZI
MERHAMET VE ŞEFKAT MEDENİYETİ
YORUMLAR
YORUM YAPIN