Abone Ol

Teknoloji Bağımlılığına Bir de Burdan Bakın

Teknoloji Bağımlılığına Bir de Burdan Bakın
Teknoloji bağımlılığı ile ilgili konuşanların hepsi yetişkinler olmasına rağmen hakkında konuşulanlar ise çocuklar. Gelin bu konuya bir kere de çocukların penceresinden bakalım…

Ben 9 yaşında bir çocuğum. İnternetle doğup büyüyen ilk nesiliz biz. Bizden önce de vardı tabi internet ancak her eve gireli, her ailenin whatsapp gruplarında bulunduğu, bizlerin fotoğraflarını doğduğundan beri sosyal medyaya koydukları ilk çocuklarız.

Arkadaşlarım birinci sınıfa başladığımızda beslenme saatinde televizyon açmasını istiyordu öğretmenimizden. Yani bizler yemek yemediğimizde televizyon karşısında yemek yedirilen çocuklarız. Biz internetsiz bir yaşam tatmadık hiç.

Bizim zamanımızda her şey hızla ölçülüyor. Daha az hareketle her şeyin ayağımıza geldiği dönemdeyiz. Ekmek kapımıza gelebiliyorsa neden markete gitmek zorunda olduğumuzu anlamıyoruz mesela. Annelerimiz bizi zorlamak için mi yapıyor? Çünkü kendi istedikleri her şey kargoyla geliyor kapıya.

Bizim okul hayatımız covid denilen bir hastalıkla başladı zaten. Böylelikle internet, olmayan evlere bile zorunlu olarak girmiş oldu. Derslerimizi bile ekran karşısında dinledik. Böyle olunca biz, bu dünyanın içine daha fazla girmek zorunda kaldık. Büyüklerimiz bize sürekli “bırak elindeki telefonu, bilgisayarla oynamak yasak” diyor. Tabletle oynamamız engelleniyor.  Çünkü orası değilmiş çocukların yeri. Orası sadece iletişim ve bilgi edinme için kullanılabilirmiş. Ama bakıyorum ki büyüklerinde her an ellerinde. Gençler hiç bırakmıyor. Otobüste, yolda, evde hatta televizyon karşısında bile ellerinde telefon var. “Biz sizin zamanınızdayken saatlerce dışarda oynardık” diyorlar. Ama şimdi kimse yok ki dışarda. Oyun oynanacaksa da kurslar var şimdi. Futbol için kurs, voleybol için kurs var. Bazısı kursa gidince geri kalanlar oynayamıyor dışarda. Hem zaten büyüklerimiz hem dışarda oynamamızı istiyor gibi yapıyor ama hem de korkuyor, güvenmiyor. Anne babamız küçükken istedikleri gibi geziyormuş, bahçelerden elma topluyormuş, mahallede herkes birbirini tanıyormuş.

Soruyorum size, biz yapabilir miyiz bunları?

Bizim dünyamız apartman dairesinin içinde. Alt komşuya ses gitmesin diye zıplamanın bile yasak olduğu, saklambaç, yakalamaca, yerden yüksek, kör ebeyi oynarsak sonrasında ya alt komşunun geldiği, ya birimizin kafasının sehpaya çarptığı, ya büyüklerin ses yapıyoruz diye kızdığı bir yer.

Birde bize “siz çok şanslısınız” diyorlar. Bizim oyuncaklarımız çokmuş. Dedelerimiz babaannelerimiz tahtaları araba, ağaçları sarar bebek yaparlarmış. Bizim bir sürü rengârenk oyuncağımız varken yine de mutlu olmuyormuşuz.

Soruyorum size; sizler yaptığınız tahtalarla arkadaşlarınızla ve kuzenlerinizle oynamıyor muydunuz? Biz yalnızız. Atamadığımız enerjimizle, üretemediğimiz hayallerimizle ve girmek zorunda olduğumuz sınavlarımızla çocuk değiliz ki biz.

Ders çalışırken ellerimize verilen tabletlerde rengârenk bir dünya var. Oradaki karakter koşarken kendimiz koşuyor gibi oluyoruz, kıyafetler giydirirken bebeklere, evcilik oynuyoruz aslında. Ama zararlıymış onun başında durmak. Aslında biz de fark ediyoruz bir şeyler yanlış gidiyor orda. Ne zaman biraz fazla oynasam, kardeşimle daha fazla kavga ediyorum ya da annemle. Ne zaman biraz fazla zaman geçirsem daha fazla orda kalmak istiyorum ancak içimde bir huzursuzluk oluyor.

Bir de orda gördüğüm şeylerin yanlış olduğunu biliyorum ama ayrılmak da istemiyorum. YouTube’da izlediğim kızlar evlerini gösterirken çok özeniyorum. Herkes onları tanıyor ve bir sürü güzel malzemeleri var ama bazı söylediği şeyler annemin söylediklerinden farklı, hayatları da bizimkinden farklı. Böyle olunca kafam karışıyor. Bazen bazı oyunların reklamı çıkıyor mesela. Birisi görmeden hemen kapatmak istiyorum ama neden yanlış olduğunu tam bilmiyorum. Başkası görür diye huzursuz oluyorum ama eğlenceli diye kapatmayınca da suçlu hissediyorum.

Telefonu, bilgisayarı seviyoruz diye sürekli kızıyorsunuz ama siz küçükken elinize verilen bir dünya var mıydı renkli, eğlenceli ama zararlı? Ve siz hep kendinizi kontrol etmek zorunda mıydınız? Biz öyleyiz. Lütfen bize yol gösterin. Sadece yasak koymayın alternatif üretin. Peygamberimiz hep öyle yaparmış. Yasaklarken bir hareketi “sen böyle yap” dermiş. Söylediği şey yasakladığı şeyden uzaklaştıracak cinstenmiş. “Bilgisayarı kapat, git odanda oyuncaklarınla oyna” bir alternatif değil ki. Zamanı düzgün kullanacaksak bunu ailecek yapmalıyız.

Baktığımız şeyler zararlı ise büyükler olarak size sesleniyorum bize faydalısını gösterin. Sürekli zararlı diyerek kötülediğiniz şeylerin yerine koyacak bir şey üretmek sizin sorumluluğunuzda. Biz iyi şeylerin de olabileceğini, güçlenebileceğini görmek istiyoruz. Çocuğuz biz. Kendimizi bu kadar kontrol etmemizi beklemeyin bizden. Sürekli bize “siz güzel bir dünya kucaksınız” diyorsunuz. Bizde diyoruz ki “Güzel dünyayı bize siz bırakacaksınız.”

YAZAR HAKKINDA
Hatice Kübra Gündüz
Hatice Kübra Gündüz
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN