Abone Ol

İstikameti şiar edinmiş bir âlim: Nedim Urhan Hoca

İstikameti şiar edinmiş bir âlim: Nedim Urhan Hoca
Doç. Dr. Nedim Urhan Hocamız, ebedî yurda iltica etti. Onun ilmini, irfanını, ahlakını, yardımseverliğini ve istikametini bilmeyen, duymayan yoktur dersek yeridir. Çünkü uzun yıllar yaşadı aramızda ve hep göz önünde bir hayat sürdü. Onun hayatındaki sadelik, tavırlarındaki samimiyet, fikirlerindeki dirayet, hizmetlerindeki gayret, gözlerindeki sevgi, yüreğindeki merhamet hep hissedilirdi.

Değerler etrafında şekillenen bir hayatı vardı; değişmeyen ulvi değerler etrafında şekillenen. Kınayanın kınamasından korkmayan, inancında kavi, hareketinde ölçülü, zalimi hasım bilip mazlumu hısım bilen bir yüreğe sahipti.

Hayatına ilmi, aksiyonu, yardımseverliği, samimiyeti ve merhameti sığdıran o müstesna şahsiyet; Arnavut Hüsrev Hoca, Celaleddin Öktem, Ömer Nasuhi Bilmen, Ahmet Davudoğlu, Ali Haydar Efendi, Gönenli Mehmed Efendi, Bekir Haki Yener, Hasan Basri Çantay, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Gümülcineli Mustafa Efendi, Enver Baytan Hoca ve Ali Nar Hoca gibi Ehl-i Sünnet ulemasıyla irtibatlı olarak, dinde reformist ve yenilikçilerle mücadele etmiştir. Kendisini “Ehl-i Sünnet vel-cemaat görüşünün sempatizanı kabul eden ve aynı zamanda bu görüşü müdâfaa eden bir mensubu olarak kıyamete kadar devam edeceğini” ilan eden Doç. Dr. Nedim Urhan Hocamız, hayatını “dinde reform, dinlerarası diyalog, mezhepsizlik ve Peygambersiz İslâm” gibi İslâm’ın içini boşaltmaya yönelik cereyanlarla mücadeleyle geçirmiş son devrin önemli Ehl-i Sünnet âlimlerindendi.

Gençlik yıllarında Üstad Necip Fazıl’ın mücadelesine destek veren Nedim Urhan Hoca için Üstad Necip Fazıl, “Bakınız, bu genç adamı takip ediniz. Bunun peşinden gidiniz. İşte Müslüman Türk genci; böyle zeki, cesur ve akıllı olur” demiş ve takdirlerini bildirmiştir.

Nedim Hoca’nın Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca ile teması da Hoca’nın Odalar Birliği başkanlığı dönemine tesadüf eder. Hoca’yı ilk gördüğünde hissettiklerini, “Bilgili, birikimli, ümmetin ve insanlığın dertlerini dert edinmiş, sorunlara İslâm medeniyeti çerçevesinde çare ve çözümler arayan mümtaz bir şahsiyetti” sözleriyle açıklamaktadır.

Nedim Urhan Hoca, Erbakan Hocanın “cihat” emrine nasıl sıkı sıkıya bağlı olduğunu, O’nun mücadelesini de şöyle açıklamaktadır: “Ömer Nasuhi Bilmen, Arnavut Hüsrev Efendi, Bekir Haki Efendi, Ali Haydar Efendi, çok sayıda hocamızdan dersler aldık. Ama Müslümanca siyaseti, İslâm’ın hayat nizamı olduğunu ve cihadı yani iyinin, doğrunun, faydalının, adaletin, fert, cemiyet ve tüm otoritelerde hakkın hâkim olması için takatimizin sonuna kadar çalışmamızı üzerimize yükleyen, Kur’an’da 500’den fazla ayette emredilen cihad farzını Merhum Erbakan Hocamızdan öğrendik. Hocamızın alt yapısı çok sağlamdı, şuur abidesiydi. O bize cihadı, her şeyiyle en önemlisi de örnek yaşantısıyla, samimiyetiyle öğretti. O bizim için büyük bir öğretmendir. Allah Teâlâ, Hocamızdan razı olsun. Son yüzyılda ümmete ve tüm insanlığa en büyük hizmetleri yapmış, birinci sırada müstesna bir zattır. Hocamız, İslâm’ın bir hayat projesi, bir nizam, ölçü olarak nasıl yaşanacağını, İslâmî siyaseti, Kur’an’a ve sünnete tam bir teslimiyetle, eğip bükmeden sözleri, yaşantısı ve dünya çapındaki projeleriyle ortaya koydu. Allah rahmet eylesin”.

 

Millî Gençlik Yetiştirme İdeali

Nedim Urhan Hoca, İslâmî bir gençlik yetiştirmek için koyduğu hedef hakkında şunları söylemektedir: “Milli Gençliğe hizmet yolunda ömrümü tamamlamak en büyük arzumdur. Çünkü Anadolu’dan gelmiş, 2,5 kuruşa muhtaç olan bir talebeydim. Onun için Cenab-ı Hakka söz verdim. ‘Bu talebelere hizmet etmeyi memuriyet olarak senden istiyorum ya Rabbi’ diye. Yüce Allah bana bunu ikram etti… Heze min fazlı Rabbi…”

 

Millî Görüş, Dinî Görüştür

Nedim Urhan Hoca, yıllarca konferans ve sohbetleriyle “İslâm gençliğinin yetişmesi” için çalışmış, bu faaliyetlerini de Milli Görüş çatısı altında yapmıştır. Bu bakımdan Nedim Hocanın “Milli Görüş” hakkında söyleyecekleri önemlidir. Nedim Hoca, “Milli Görüş” kavramını şöyle tanımlamaktadır: “Terimsel olarak en kaliteli, en isabetli, en şerefli bir kavramdır. “Milli” kelimesi Arapça, “dini” demektir. “Kul bel millete İbrahim’e Hanife” ayetinde, Allah Teâlâ “De ki ben Hanif olan İbrahim’in dini üzereyim” (Bakara, 135) buyurmuştur. Milli Görüş, Müslüman milletimizin kendi inancı, imanı, kendi kültür ve tarihidir. Milli Görüş, insanlığın yaratıldığı gün başlayıp, kıyamete kadar var olacak olan Hak-Batıl mücadelesinden Hakk’ı temsil eden görüştür. Milli Görüş; şirki değil, Tevhidi esas alan, kaba kuvveti değil, Hakk’ı üstün tutan, Hak’tan sapanlara karşı Peygamberlerin ortaya koyduğu görüştür. Mazlumun yanında zalimin karşısında olan, ölümü ve ahirette hesabı dikkate alan görüştür. Bir millet, milli olmaz ise, milletine ve insanlığa hizmet edemez”.

 

Peygambersiz İslâm Olmaz

Son devrin önemli Ehl-i Sünnet âlimlerinden olan Nedim Urhan Hocanın, Kur’an-ı Kerim’e ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in emirlerine itaat konusundaki hassasiyetleri üst düzeydeydi. Bu konuda “Mümin olmak için her hususta Yüce Allah’a ve Rasûlü’nden itaat etmek olmazsa olmaz bir şarttır” diyen Nedim Hoca, Haşr Suresi 7’inci ayetindeki “Rasul, size neyi getirdiyse alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının” emrini örnek göstermekte ve bu ayetin “müminin Rasûlullah’ın söz ve davranışlarına nasıl bakacağını, sünnetin değerini ve konumunu belirttiğini” söylemektedir.

 

Kur’an ve Sünnet’e İttiba Gerekir

Nedim Urhan Hoca, Kur’an ve Sünnet’e ittiba etmek gerektiğinin üzerinde ısrarla durarak “Bir kimse Hz. Peygamber (s.a.v)’e inanıyorsa Kur’an’ı gündeminin başına alması” gerektiğini belirten Nedim Hoca, şöyle demektedir: “Mümin bir kimse bir ayeti bile rafa kaldıramaz. Hz. Aişe Validemizin ifadesiyle ‘Rasulullah’ın ahlakı, Kur’an’dır’. Rasulullah (s.a.v), Kur’an’ın emirlerinden bir zerre eksiklik veya dönüş yapmamıştır. Müşriklerin bütün dünyaları önüne koymalarına, her şeyi temin edeceklerini vaad etmelerine rağmen O (sav); “Benim davamın zerresi bu sizin tekliflerinizin tamamına bile tekabül etmez” diyerek reddetmiştir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” (Hud Suresi, 12) istikametinden asla şaşmamış ve bize bu noktada eşsiz bir örnek olmuştur.

 

Hadisler Üzerinden İslâm’a Saldırıyorlar

Hadislerin güvenilirliği ve sahih olup olmaması tartışmalarıyla aslında İslâm’a saldırıldığını; bunun aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’e de saldırı olduğunu belirten Nedim Urhan Hoca, bu konudaki tesbitlerini şöyle ifade etmektedir:

“Kur’an-ı Kerim mahfuz oradan ilişemiyorlar, hadis müessesesi üzerinden bir şüphe uyandırmaya çalışıyorlar; ama bilmiyorlar ki kapı gibi bir hadis müessesesi var. İslâm’a her yerden saldırı var; hatta kendi içimizdeki ilahiyat fakültesi hocalarından bile saldırı var. Sırf medyada konuşulur olmak için İslâm’a saldıranlar dahi var. Hadislere saldırının temel maksadı ise İslâm’ın hayata tatbikini sünnet-i peygamberin bildirmesidir”.

 

Yahudi ve Hıristiyanlar Cennet’e Giremez

Nedim Hoca, Dinlerarası Diyalogcuların en fazla istismar ettikleri konulardan birisi olan Yahudi ve Hıristiyanların cennete gideceği, Ehl-i Kitabın diğerlerinden ayrıcalıklı olduğu yönündeki görüşlere itiraz ederek şunları söylemektedir: “Şimdi bizim akide akaid tabir ettiğimiz inanç sistemimizin içinde bir insanın Allah’ın kulu olabilme ve cennete gidebilme şartları var. Bu şartlara sahip olması lazım. O da nedir, birinci derece “Lailahe illallah Muhammedurresullah”. Bu kelime-i tevhidin “Lailahe illallah” ile tamam olmadığında ulemanın ittifakı vardır. Bunu tamamlayan “Muhammedur-rasullullah” olacak. Çünkü onun vahyi ile getirdiği hükümlerin uygulanması Rasullullah’ın kendi gayretiyle, mutlaka uygulamasıyla olacak. O onu uygulamazsa onu getirdiğini isbat edemez. İsbatı kendi de amel edecek. Bir ilim sahibi olan bir kimse, ilmini ısbat edebilmesi için o ilimle, o bilgiyle amel ettiğini ortaya koyacak. Bu da ilmiyle amil olmak şartı vardır. Bu yönüyle dikkatli olmada fayda var. Bir kimsenin aslı itibariyle cennete gitmeyi istemesi Allah’ın rızasını kabul etmektir. Bu yönüyle baktığımız zaman, Kelime-i Şehadet’in bütünüyle amel etmemiz gerekir.”

 

Faiz, Allah ve Resulü’ne Savaştır

Faizin dinen haram olduğunu, toplumu ifsad ettiğini ve faizin “Allah ve Resulümü’ne savaş açmak” olduğunu belirten Nedim Urhan Hoca, bu konudaki görüşlerini şöyle açıklıyor: “Bakara Suresi 275. ayet için yazarın yaptığı bu yorumlar, bankaların aldığı faizin haram olmadığını ancak tefecilerin aldığı faizin haram olduğunu iddia ederek, adeta “bankalara gidip gönül rahatlığıyla kredi çekebilirsin mesajını veriyor. Oysa Allah sadece birkaç ayet sonrasında faizin Allah ve Resulüne açılan bir savaş olduğunu şu şekilde buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin”, “Böyle yapmazsanız, bunun Allah’a ve Peygamberine karşı açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.” (Bakara Suresi, 278,-279)”.

Netice itibariyle, Nedim Urhan Hoca, istikameti şiar edinmiş bir âlimdi. Sadece âlim miydi? Elbette hayır. O, hayır ve hasenattaki hizmetleriyle örnek gösterilecek vakıf insandı. Allah-u Teâlâ’nın nizamını yeryüzüne hâkim kılmak isteyen bir mücahitti. İyi bir eğitimci, dirayetli bir davetçiydi. Onun değerler etrafından şekillenen hayatı, değişmez doğruları, dinmeyen heyecanı, her daim zinde bir imanı vardı.

Rahmetullahi aleyh.

ÖNCEKİ YAZI 274. SAYIMIZ ÇIKTI
YAZAR HAKKINDA
Dr. Siyami Akyel
Dr. Siyami Akyel
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN