Abone Ol

Deprem ve Afet Travmalarının İyileşmesi

Deprem ve Afet Travmalarının İyileşmesi
epremler insanların başına aniden gelir ve herkesi sarsar. Kahramanmaraş merkezli iki büyük deprem de böyle bir zamanda ülkemizin başına geldi. Tahmin ediliyordu, çok uyarıldık, büyük ihmaller vardı ya da yoktu hepsi bir kenara; netice şu ki büyük bir afet yaşadık.

Büyük depremlerde ve afetlerde insanlarda fiziksel sorunlarla birlikte duygusal sorunlar ve travmalar da oluşabilmektedir. Özellikle ilk dakikalardan itibaren her insan bir şekilde tepki gösterir, hüzün yaşar. Bunlar gayet normal ve insanidir. Afetlerden sonra 4 büyük sorun yaşayabiliriz. Bunlar duygusal, zihinsel, fiziksel ve sosyal sorunlardır.

• İnsan duygusal olarak bir şok yaşayabilir. Dehşet, korku, kaygı, utanç, çaresizlik, suçluluk duyguları veya hiçbir şey hissetmeden donup kalma duygusal sorunlara örnek olabilir.

• Kafa karışıklığı, günün saatin önemsizleşmesi, dikkat dağınıklığı, gece gündüz mefhumunun karışması da görülen zihinsel sorunlardan bazılarıdır.

• Uyuma güçlüğü, bedensel ağrılar, yeme reddi, iştahsızlık, bulantı, tedirginlik ve ani irkilmeler gibi bedensel sorunlar da fiziksel olarak yaşama ihtimali olduğumuz sorunlardır.

• İnsanlardan uzak kalma, yaşam isteğini kaybetme, kendini aşırı yargılama suçlama, artık işe gitmemek veya okul isteksizliği, hayatını yaşamaya kendini layık görmeme gibi sosyal sorunlarda görülebilir.

Zamanla özellikle ilk bir hafta ile bir ay arasında bu sorunlar büyük oranda azalarak yaşam normale dönmeye başlar. Yaşanan bu sorunlar azalırken insanlar eskisine göre manevi açıdan ve psikolojik açıdan daha da güçlenebilirler.

İbadet hayatı, inanç âlemi, insani ilişkileri gelişir. Gönül kırmaktan, hayatı hızlı yaşamaktan, ihmal ettiklerinden yavaş yavaş vazgeçerek daha duyarlı, düşünceli ve olgun inançlı birey haline gelebilirler.

Ancak bazı kişilerde daha ileri düzeyde travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, kaygı bozuklukları, öfke kontrol bozukluğu ve birtakım bağımlılıklar gibi psikolojik problemler ortaya çıkmaya başlar. Bunları aşmanın en sağlıklı yolu ise psikolojik destek almaktır.

Destek aşamasına geçmeden önce ve ilk başta görülen sorunları da aşmak, yeni normale yavaş yavaş uyumu kolaylaştırmak için şunları önerebiliriz:

• Korunmak ve tedbir almak. Yaşadığınız binayı, evi kontrol ettirerek olası bir depreme dayanıklı hale getirmenin çarelerine başvurmak.

• Temel ihtiyaçlarımızı ihmal etmemeliyiz. Beslenme, uyku, insanlarla iletişim kurmak ve yavaş yavaş mevcut imkânlarımız çerçevesinde rutinlerimize dönmeye çalışmak, bu süreçte bizim için en önemli ihtiyaçlarımızdır.

• Var olan duygularımızı bastırmamak. İnsanın ağlaması, hüzünlenmesi, kaygısı, iç sızısı normaldir. Bu normallikle birlikte yaşama da devam etmeye çaba göstermek gerekir. Ne yokmuş gibi bastırıp duyarsızlaşmak ne de bu duyguların varlığını abartıp başka bir şey yapamayacak hale gelmek.

• Kendinize ve ailenize dönmek, onlarla olan teması daha çok artırmak. İnsan bazen kendini ve ailesini o kadar ihmal eder ki, başı daraldığında bu ihmali ve yalnızlığı daha çok hisseder. Kayıplarımız varsa bunlara olan son görevlerimizi yerine getirip, geride kalanların kıymetini bilmeye çaba göstermek.

• Sakin kalmaya çalışmak. Bu noktada rahatlatıcı nefes egzersizleri, geleceğe dönük umut veren sohbetler ve muhabbetler, pozitif duygu ve düşünceler bize iyi gelecektir.

Çocuklar için baktığımızda aslında onlar en çabuk toparlanan varlıklardır. Bir anda karnı acıkıp ne zaman yemek yiyeceğini soran, evi yıkılmış olsa bile yine de evine odasına dönmek isteyen, oyun oynamak için fırsat kollayan, elindeki imkânlarla günü bir şekilde idare eden masumlardır.

• Çocukların afet, deprem gibi olaylarda en çok güven duyguları zedelenir. Kaybetme korkuları artar. Bu sebeple kendilerini güvende hissedecekleri, afetin etkilerinden, sözlerinden, mateminden uzak bir yere taşınmaları gerekir.

• Sevgi ve ilgi en önemli merhemleridir. Her şeye rağmen sevgi ve ilgi onlara çok iyi gelir. İfade edecekleri ne varsa onlara karşı sakin, şefkatli ve anlamaya çalışır vaziyette olun. Acele etmeyin. Hayatın devam ettiği mesajını almak, önceki yaşamındaki rutinlerine yavaş yavaş dönmek çocukların da yaşama uyumlarını kolaylaştırır.

• Depremin merkezinde de olsa, uzaktan ekranlar vasıtasıyla olan bitene şahitte olsalar; ilk günlerdeki o şok yavaş yavaş yerini yaraları sarmaya bırakır. Çocuklar da artık geleceğe umutla bakmak ister. Neler olacağını yavaş yavaş bilmek, belirsizliklerin ortadan kalkmaya başlamasını hissetmek isterler.

• Oyun en önemli ilaçlarıdır. Büyük büyük oyuncaklar veya oyun alanları gerekmez; var olanlarla da oyun kurgularlar. Sadece onların oyununa kendinizi bırakın.

Bu oyun oynanmaz demeyin, anlamaya ve oyununa uyum sağlayarak onu rahatlatmaya çalışın.

Bir uzman aktarmıştı:

Freud, bir gece kendinin duymuş olduğu, üç yaşındaki bir çocukla teyzesi arasında geçen şu konuşmayı aktarır: Çocuk gece karanlıkta yattığı odadan seslenir. "Teyzeciğim konuş benimle. Korkuyorum, çok karanlık." Teyzesi "Ne faydası olacak?" der. "Beni görmüyorsun ki". "Olsun" der çocuk, "Biri konuşunca aydınlık oluyor".

Bu zor günlerde konuştuklarımızla, paylaştıklarımızla birilerine aydınlık ve umut olmak, yalnız olmadıklarını hissettirmek. En önemlisi ve en güzeli de bu değil mi?

YAZAR HAKKINDA
Ebubekir Ertem
Ebubekir Ertem
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN