Abone Ol

Çocuk Gözüyle Pandemide Yaşam

Çocuk Gözüyle Pandemide Yaşam
Uyandığımda annem babam telaşla bir şeyler konuşuyorlardı. Önce virüs dediler sonra ise salgın ve hastalıklardan bahsettiler. Anlamadım, yatağımdan kalktım ve uyku oyuncağımı kucağıma alıp ona sarıldım.

Akşam babam işten dönerken çok garipti, elleri kolları alışveriş poşetleriyle doluydu. Bir süre zorunlu olmadıkça evden dışarı çıkamayacakmışız. Sebebi de sabah telaşlı telaşlı konuştukları o şeymiş, yani virüs.

Çok garipti, bu kadar çok alışverişi daha önce görmemiştim. Tüm bunlar o virüsten kaynaklı olmalıydı. Acaba ne demekti ki virüs? Hayatımda hiç görmemiştim, neydi ki merak ettim.

Babam akşam yemeğinden sonra salona elinde bir tepsiyle geldi. Yanına çağırdı beni. Tepside içi su dolu bir tabak, beyaz katı bir sabun ve bir de karabiber değirmeni vardı. “Muhtemelen tüm bu olanları merak ediyorsun” diyerek konuşmaya başladı. Sonra da devam etti: “Bir süredir uzaklarda bir hastalık yaşanıyor. Doktorlar bu hastalığın artık ülkemize de geldiğini söylediler. Bu hastalık bulaşıcı, yani insandan insana kolaylıkla geçiyor. Dikkat etmediğimiz takdirde özellikle yaşlıları çok etkiliyor. Bizim için bu hastalıkla baş etmek kolay bir şey ancak hastalığı yaşlılara bulaştırmamak için dikkat etmeliyiz.” dedi.

Elini tepsiye uzattı. Hastalığı anlatmaya devam etmeden önce suya karabiber değirmeninden toz halinde karabiberleri serpiştirdi. Suyun yüzeyi siyah noktalarla dolmaya başladı. Her serpiştirmesinde suyun yüzeyi daha da koyulaşıyor, koyu siyah bir tabaka ile kaplanıyordu.

“Bak yavrum virüs diye konuştuğumuz hastalık böyle çok küçük ve hatta gözle bile görülemiyor. Şimdi şu kalıp sabunu bana uzatır mısın? Evet, virüsten korunmak için elimizi arada bir bu sabunla yıkamalıyız. Elimizi yıkadığımızda virüs bizden kaçacak yavrum” dedi. Sonra kalıp sabunun yüzeyine işaret parmağının iç kısmını yuvarlaya yuvarlaya sürdü. Ardından içi su dolu ve yüzeyi karabiber tozları ile kaplı tabağın içine işaret parmağını soktu. Bir anda karar biber tozları kenara doğru dağılmaya ve uzaklaşmaya başladı. Aynı anda işaret parmağının çevresinde ki su yeniden berrak olmaya başladı.

“İşte ellerimizi özellikle dışarı çıkarken ve içeri eve girdiğimizde sabunla yıkarsak, bu virüsler bize yaklaşamaz ve kaçarlar” dedi. Biraz anlamış ve rahatlamıştım. Yoksa aklıma çok farklı hayaller ve korkutucu şeyler geliyordu.

Kısa bir süre sonra okullarımız da tatil edildi. Artık evde daha uzun bir süre kalmamız ve hiç dışarı çıkmamamız gerekiyormuş. Okulumuzu uzaktan eğitim şeklinde sürdürecekmişiz. Nasıl olacağını ilk başlarda anlayamadım. Sonra bunun bilgisayardan veya telefondan görüntülü bir şekilde olacağı söylendi.

Öğretmenlerimiz görüntülü olarak bize ders anlatacak biz de onları evde oturduğumuz yerden takip edecekmişiz. İlk başta farklı geldi, alışmaya çalıştım ama diğer taraftan biraz keyif de aldım. Çünkü bazı derslerde öğretmenlerimiz seslerini yükseltebiliyordu, ekran karşısında ise hiç öyle şeyler olmadı. Hatta daha komik ve eğlenceli anlatıyorlardı. Bazı dersler de ise sıkılabiliyordum. Çünkü basit ve bildiğim konular oluyordu.

Günler ilerledikçe ailemdeki tedbirler artmaya devam ediyordu. Bir gün babam eve bir poşet maskeyle geldi. Artık annem babam dışarıya çıkarlarsa tedbir amaçlı mutlaka maskeli olacaklarmış. Çünkü hasta olduğunu bilmeyen birilerinin hapşırması ile hastalık yine bir başkasına bulaşabiliyormuş. Böylelikle hapşırırken ağzını kapatmayı unutursa bu maske diğer insanları koruyacakmış. Biz çocuklar da bir süre evde daha fazla vakit geçirip dışarıya çıkmayacakmışız. Zor ama bu da keyifliydi. Çünkü hastane dışında hiç böyle maskeli büyükler görmemiştim.

Babamla evde hiç olmadığı kadar çok oyun oynuyorum. Annem ev işlerinde bana da roller veriyor. Annem babam çok fazla birlikte oldukları için pek çok şeyi ortak yapmaya başladılar. Ev işleri, temizlik, yemek, ekmek ve hatta ibadetlerini bile ortak yapıyorlar. Babam namaz kıldırıyor, annemle ben cemaat oluyoruz. Babamın sırtına çıkıyorum, annemin önüne yatıyorum. Çok keyifli.

Annem seccade büyüklüğünde bir bezden arka ceplerim gibi kitap bölmeleri dikti. Babam bir sopaya bağladı onu ve duvara astı. Kitaplarımın sığacağı büyüklükte ki bu gözlere tek tek kitaplarımı ve dergilerimi yerleştirdik. Çok güzel kitaplığım olmuştu. Önüne geniş bir battaniye serdik. Orası ara ara gelip annemle veya babamla okuduğum kitapların okuma köşesi olmuştu.

Arada bir canım sıkılıyor, okulumu ve arkadaşlarımı özlüyorum. Yine bir süredir dedemlere ve ninemlere de gidemiyoruz. Ama inşallah böyle dikkat ettiğimiz sürece bir süre sonra geçip gidecek tüm virüsler. Daha temiz, sağlıklı ve güzel günlerde yine babamla oyunlar oynayacağız ve kitap okuyacağız. Annemle de ekmek yapıp, parka gideceğiz.

Dedemlere ve ninemlere daha çok gideceğim. Onları çok ama çok özeldim. Bana anlattıkları masalları ve sohbetleri özledim. Biliyorum çok evde kaldık hiç dışarı çıkamadık. Ne güzel anneme ve babama bol bol doydum. Onlarla daha çok birlikte oldum ve birlikte güzel bir aile olduk.

 

 

 

YAZAR HAKKINDA
Ebubekir Ertem
Ebubekir Ertem
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN