Abone Ol

Bir güzel genç: Nabluslu İbrahim

Bir güzel genç: Nabluslu İbrahim
Giriş

Yaşı kamil insanların, gençleri beğenmediğine şahit olmuşuzdur. Bazılarına göre “zamane gençleri” bir tuhaftır ve “bu gençlerden bir baltaya sap olmaz.” Balta ve sap olma zorunluluğunu bir kenara bırakacak olursak gençlerin pek çok hususta imrenilecek işler yaptıklarını görebiliriz. Zira gençler, çoğu zaman davanın ön saflarında bulunan ve ileri atılırken bir an tereddüt göstermeyen bir yürek taşırlar. Kamil bir insanın dizi dibinde manevi perdeleri aralar ve takvanın feyzine ererler. Bir âlimin önderliğinde geleceğin ilim dünyasının temelini atarlar ve ilim mirasını onlar sürdürürler. Şefkatli bir babanın okşadığı saçlarıyla yiğitliğin destanını yazarlar. Bu söylediklerimiz sadece edebi birkaç cümleden mi ibaret? Yoksa –ey genç okur- seni yönlendirmek için kurgulanmış bir öyküden mi ibaret? Belki de bundan dolayı Nabluslu İbrahim’in hikayesini kaleme aldım.

Nablus’tan Al Haberi

Nablus, su kaynakları ve ticareti ile ün salmış bir Filistin şehridir. Kudüs’ün kuzeyindedir. Tûr dağı ile Selîmiye dağları arasında bulunan bir vadide kurulmuştur. Ürdün nehrinin Batı kesiminde kaldığı için Batı Yaka (Şeria) olarak adlandırılan bölgede yer alır. Nablus, yeni şehir demektir. Yakut Hamevî’ye Nablusla ilgili bir de efsane aktarır: Bu vadiye kocaman bir yılan dadanır ve çevreye dehşet salar. Yılana bir de isim takarlar: Lis! Ahali el birliğiyle bu yılanı öldürmeyi başarır. İki iri dişini yani Nâb’ını söküp kentin giriş kapısına asarlar. Böylece şehir Nâb-Lis yani Lis’in Dişi diye adlandırılır. Zamanla Nablus’a dönüşür (Mu’cemü’l-Buldân, 5/248). Bu efsanenin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Adı üstünde: Efsâne! Ama yıllar sonra Nablus’a bir yılan daha dadanır. Adı Siyonizm’dir ve Nabluslu İbrahim bu yılanın dişini sökmeye çalışan efsanedeki atalarının yolunu sürdürmeye kararlıdır.

Nablus: İslam Diyarı

Müslümanlar Nablus’u 636 yılında Amr b. Âs komutasında ancak barış yoluyla feth ettiler. O dönemden itibaren zaman zaman haçlılar tarafından işgal edilse de Nablus, bir İslam şehri olarak kaldı. Pek çok iç isyan yaşamasına rağmen Osmanlı’nın bölgeden çekildiği 1918 yılına kadar Osmanlı yönetiminden kopmadı. Bu kentte pek çok İslam alimi ve edebiyatçı yetişti. Bunların hepsi, Nablusî olarak bilinir. Nablus’un İslam ehlinin gözünde “Küçük Şam” diye anılması ve hacıların uğradığı bir konak olması 1918 yılına kadar sürdü.

1918 yılında İngilizler Nablus’u işgal ettiler ve gemilerle taşıdıkları Yahudileri buraya yerleştirmeye başladılar.

Nablus: Direniş Ateşi ya da Ateş Dağı

Nablus, 1930 yılında Müslüman Arap direnişinin en önemli merkezi oldu. Batı Yaka (Şeria) bölgesinde İsrail’le mücadele eden mücahitlerin üssü haline geldi. Hatta Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yâsir Arafat, kurtuluş mücadelesini bizzat yönetmek üzere Temmuz 1967’de Nablus’a yerleşti. Nablus, işgale boyun eğmedi ve direnişsiz bir gün bile geçirmedi. 1987’de başlayan intifâda hareketinde en önemli merkezlerden biri oldu ve buraya Nabluslular’ın İsrail ordusuna karşı sergiledikleri tavrın sertliğini ifade etmek için “cebelü’n-nâr” (ateş dağı) ismi verildi. Bu isim ikinci kez kullanıldı. Zira Haçlı istilası sırasında kent ahalisini harekete geçirmek için dağların üzerinde ateş yakarlardı. (Esmâ ve müsemmeyât Filistiniyye ve Arabiyye ve Ecnebiyye, s. 26) Dedeler ve babalar, çocuklarına miras olarak cihadı bıraktı.

Nabluslu İbrahim: Bir Yiğit Mücahit

Nabluslu İbrahim 13 Ekim 2003’te Nablus’ta doğdu. Babası İsrail’e karşı savaşmış ve gazi rütbesi almış eski bir savaşçıydı. İbrahim küçüklüğünden itibaren direnişin heyecanıyla büyüdü. 19 yıl yaşadı ancak genç yaşında Nablus’taki direnişin en önemli komutanı ve simgesi haline geldi. Adının duyulduğu yerde büyük bir sevinç dalgası yayılırdı. Bir düğüne iştirak ettiği farkedildiğinde herkes gelin ve damadı bırakıp İbrahim’in etrafına toplanırdı. Damadı bırakıp İbrahim’i omuzlarında taşırlardı.

Nabluslu İbrahim, İsrail’e karşı pek çok operasyon yürüttü. Katıldığı çatışmaların sayısı, yaşından fazladır. En çok arananlar listesinin başında yer aldı. Pervasızdı. Dokuz kez suikaste uğradı ve yakın arkadaşlarını kaybetti. Ancak hepsinden kurtuldu. Bundan dolayı İsrail basınında “dokuz canlı kedi” diye tanımlandı. Onlar kedi diye küçümsediler ancak İbrahim aslında bir Aslan’dı; hem de Allah yolunda ülkesini işgalden kurtarmak isteyen bir aslan!

İbrahim’in adı Yusuf’un Kabri diye bilinen türbeye yaptığı operasyonla zirveye ulaştı. Peki nedir bu kabir meselesi? Yahudiler, bir yeri ele geçirmek istediklerinde orada tarihi kalıntılar bulunduğuna dair pek çok uydurma veri ortaya atarlar. Bazı binalara uydurma kutsallıklar verirler. Böylece bu yerin kendilerine ait olduğunu iddia ederek işgallerinin meşru olduğu izlenimi verirler. Tabi ki bütün bunlar bir düzmeceden ibarettir. Nablus’ta Yusuf’un Kabri diye bir yer vardır ama acaba bu Yusuf kimdir? Yahudilere göre –güya- Hz. Yusuf’un kemikleri Mısır’dan getirilmiş de buraya defnedilmiştir. Oysa bu bilgi tarihi verilere aykırıdır. Hatta Ortodoks ve Katoliklere göre de Hz. Yusuf’un mezarı Mısır’dadır. Üstelik bu mezar, Müslüman bir Osmanlı alimi ve tasavvuf Şeyhi olan Yusuf ed-Duveykât’a aittir. 1904 yılında Osmanlı hükümeti tarafından türbe inşa edilmiştir. Çocukların sünnet törenleri burada yapılmıştır. Çevresinde Mevlid Kandili akşamlarında zikirler yapılmıştır.

https://arabi21.com/story/1399536/%D9%82%D8%A8%D8%B1-%D9%8A%D9%88%D8%B3%D9%81-%D9%81%D9%8A-%D9%86%D8%A7%D8%A8%D9%84%D8%B3-%D8%B1%D9%88%D8%A7%D9%8A%D8%AA%D8%A7%D9%86-%D8%A5%D8%AD%D8%AF%D8%A7%D9%87%D9%85%D8%A7-%D8%B3%D9%8A%D8%A7%D8%B3%D9%8A%D8%A9-%D8%A7%D8%B3%D8%AA%D9%8A%D8%B7%D8%A7%D9%86%D9%8A%D8%A9

Yahudi yerleşimciler, İsrail askerlerinin koruması altında Şeyh Yusuf’un kabrini işgal ederek ayin düzenlerler. Ancak Nabluslular buna tahammül edemez. İbrahim en öndedir ve arkadaşlarıyla türbeyi basar.

https://www.youtube.com/watch?v=BKwMKB5B1nM

İntifada’yı andıran bir çatışma yaşanır. İsrail askeri birliğinin başındaki subay öldürülür. İsrail Genel Kurmay başkanı televizyona çıkarak İbrahim’in mutlaka öldürülmesi gerektiğine dair talimat verir. İbrahim’in en sadık dostlarından Çeçen lakaplı Ethem Mebrûke şehit edilir. İbrahim her tarafta aranmasına rağmen arkadaşının cenaze törenine katılarak elindeki silahla göz yaşları içinde intikam yemini eder. İsrail’i şaşırtan ve ürküten bu cesaret, Filistin halkının gözünde İbrahim’i daha da efsaneleştirir.

Şehadete Giden Yol

İsrail askerleri 9 Ağustos 2022 Salı günü İbrahim’in ve iki arkadaşının bulunduğu yere saldırdı. Silahına sarılan İbrahim son kez arkadaşlarına telefondan bir sesli mesaj gönderdi:

 https://www.youtube.com/watch?v=YtrymV4RtXA

“Etrafımız sarıldı! Birazdan şehit olacağım! Annemi çok sevdiğimi söyleyin! Vasiyetim şudur ki silahlarınızı asla bırakmayın!”

İsrail’in büyük bir başarı saydığı ve operasyonun tüm görüntülerini sosyal medyada paylaştığı büyük bir çatışma sonunda İbrahim, arkadaşları İslam Sabbuh ve Hüseyin Cemal Taha ile birlikte şehit oldu.

https://www.youtube.com/watch?v=e5uOvRcU0q8

İbrahim’in annesi bir damla gözyaşı bile dökmedi. Oğlunun bir kahraman olduğunu söyleyerek Allah’a hamd etti. Bizzat oğlunun kanlı bedenini taşıdı.

https://www.echoroukonline.com/%D8%A8%D8%A7%D9%84%D8%B2%D8%BA%D8%A7%D8%B1%D9%8A%D8%AF-%D9%88%D8%A7%D8%A8%D8%AA%D8%B3%D8%A7%D9%85%D8%A9-%D8%B9%D8%B1%D9%8A%D8%B6%D8%A9-%D9%87%D9%83%D8%B0%D8%A7-%D9%88%D8%AF%D8%B9%D8%AA-%D9%88%D8%A7

Nablus özgürlük yolunda bir annenin ciğer paresini bağrına bastı.

YAZAR HAKKINDA
Harun Bekiroğlu
Harun Bekiroğlu
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN