Abone Ol

Mescid-i Aksa Müslümanların, Kudüs İslam’ındır

Mescid-i Aksa Müslümanların, Kudüs İslam’ındır
İsranın menzili, miracın başlangıç noktası, namazın farz kılındığı, Hz. Adem ile Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (sav) arasındaki bütün peygamberlerin cem olduğu, Peygamberimizin (sav) “gidin” dediği, ismini bizzat Rabbimizin (cc) verdiği, kendisine hadim olanın dünyaya hükmettiği ve fakat ümmetin son yüz yıldır sırtını döndüğü Mescid-i Aksa…

***

Sahabe sorar;

Ya Resulallah, yeryüzüne yapılan ilk mescit neresidir?

Peygamberimiz cevap verir;

  • Kabe’dir…
  • Peki; ikinci mescit neresidir ya Resulallah?
  • Mescid-i Aksa’dır…
  • Aralarında kaç yıl var?
  • 40 yıl!
Bu hadis-i şeriften öğreniyoruz ki, Mescid-i Aksa’yı inşa eden Hz. Adem’dir… Hz. Adem kırk yıl arayla Kabe ve Mescid-i Aksa’yı inşa etmiştir… Ve Kescid-i Aksa ilk insan Hz Adem’den itibaren mescit olarak bilinmiştir…

Dönem dönem işgallere uğrayıp talan edilse de, taş taş üstünde bırakılmayıp harabeye ya da çöplüğe dönüştürülse de Mescid-i Aksa Hz Adem’in yeryüzüne yaptığı ikinci mescit olarak, sınırları belli bir alandır ve sadece Müslümanlarındır!

Mescid-i Aksa, kadim Kudüs şehrinin güney doğu sınırlarını da belirleyen 144 dönümlük (144 bin metrekare) bir alandan oluşuyor…

Ne yazık ki bu hakikat bugün birçok Müslümanın zihninden uçmuş ve ancak Mescid-i Aksa’nın arazisi üzerine kurulu bulunan bazı yapılar Mescid-i Aksa olarak anılır/bilinir olmuştur… Bir kısım Müslümanlar Mescid-i Aksa’yı Emeviler döneminde inşa edilen Kubbetus Sahra olarak gösterirken, bir kısım Müslümanlar da Mescid-i Aksa’nın yine Emeviler döneminde inşa edilen kurşun kubbeli mescit olan Kıble Mescidi olduğunu sanmaktadırlar! Hâlbuki her iki mescit de Mescid-i Aksa içerisindedir ve tek başlarına Mescid-i Aksa değildir…

144 dönümlük Mescid-i Aksa arazisinin her hangi bir noktasında namaz kılmak, Peygamberimizin (sav) buyurduğu gibi bir rekata bin rekat derecesindedir… (Bazı hadislerde 500 derece olarak rivayet edilmektedir…) Kılınan namazlar ister kapalı alanlarda isterse açık alanlarda kılınsın, farketmez… Mescid-i Aksa arazisinde kapalı alan olarak inşa edilen birçok yapı vardır ve bunlardan beş tanesi mescit olarak kullanılıyor…

Bunlar;

Kıble Mescidi (Kurşun kubbeli mescit)

Kubbetus Sahra (Sarı kubbeli mescit)

Mervan Mescidi (Kıble Mescidi’nin sol tarafındaki geniş alanın altında)

Kadim Mescit (Kıble Mescidi’nin altında)

Burak Mescidi (Kıble Mescidi’nin sağ tarafında, Burak Duvarı’nda)

Bu yapılardan hariç, İslam Eserleri Müzesi, kütüphane, liseler, medreseler, sebiller, kubbeler, namazgâhlar, şadırvanlar, minber, makamlar ve kuyular ile bezenmiş yapılar mevcuttur Mescid-i Aksa’da… Avlusunda zeytin ağaçlarıyla birlikte çeşitli ağaçlar da vardır…

Yukarıda da değindiğimiz gibi Mescid-i Aksa tarihin farklı dönemlerinde istilalara uğramış ve fakat Mescid-i Aksa’yı tekrar özgürlüğüne kavuşturan peygamberler, halifeler, sultanlar burayı yeniden mescit olarak inşa etmişlerdir…

Hz Süleyman da Mescid-i Aksa’yı yeniden Mescit olarak inşa edenler arasındadır… Hz. Süleyman’ın yaptırdığı mescit de daha sonra yıkılıp harabeye çevrilmiş ve kimi zaman Haçlılar, kimi zaman da putperestler burayı kendi inançları doğrultusunda dizayn etmişlerdir; tıpkı ilk mescit Kâbe’ye putların yerleştirilmesi gibi…

Nasıl ki Mekke’nin fethine kadar Kâbe putlarla doldurulmuş idiyse, tıpkı Mescid-i Aksa da kimin işgaline uğramışsa, işgal edenin inanç dünyasına göre ya putlarla dolmuş, ya haç takılmış, ya da çöplük alanı olarak kullanılmıştır… Ve fakat bunların hiçbiri Mescid-i Aksa’nın mukaddesliğine halel getirmez, Kâbe örneğinde olduğu gibi…

Kudüs 636 yılında Hz Ömer tarafından fethedildiğine Mescid-i Aksa alanı Hristiyanlar tarafından çöplük olarak kullanılıyordu… Hz ömer, Mescid-i Aksa’nın temizliğine bizzat katılmış ve alan temizlendikten sonra kıble tarafına kapalı alanda namaz kılmak için küçük bir mescit inşa etmiştir… Bu mescit daha sonraki yıllarda yıkılmış ve o alana Kadim Mescit onun üzerine de Kıble Mescidi inşa edilmiştir…

1099 yılında Kudüs Haçlı işgaline uğrayınca Mescid-i Aksa içindeki mabetlerin bir kısmı ahıra, bir kısmı kiliseye, bir kısmı da saraya çevrilmiş ve bu durum 88 yıl boyunca devam etmiştir… Şarkın en sevgili sultanı Selahattin Eyyubi, Kudüs’ü 1187’de fethedince Mescid-i Aksa tekrar özgürlüğüne kavuşmuş ve bu durum 1917 yılına kadar devam etmiştir…

1917 yılında Kudüs’ün İngiliz işgaline uğraması Mescid-i Aksa’nın yeniden boynunun bükülmesine yol açmış ve fakat 1967’de İsrail işgali ile bu durum daha da acılı bir hale gelmiştir…

Evet, bugün Mescid-i Aksa içerisinde namazlar kılınıyor; ama İsrail silahları gölgesinde!

Miracın yurdu, arşın arza en yakın noktası yeniden Ömer’ini, yeniden Selahaddin’ini bekliyor…

Hz. İdris’in, Hz. İsa’nın ve Peygamber efendimizin (sav) göğe yükseldiği, Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz, Yahya ve Hz. Meryem’e yurt olmuş ve onları bağrında barındıran Kudüs, yeniden ümmeti bekliyor…

Ve şunu bilin ki İsrail, sanıldığı gibi güçlü değildir; İsrail’in tek gücü Müslümanların kendisini güçlü sanmasıdır… Ayette de buyurulduğu İsrailoğulları korkaktır ve Müslümanların yapması gereken tek şey, İsrail’e korkaklığını hatırlatmaktır…

YAZAR HAKKINDA
Muhammet Demirci
Muhammet Demirci
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN