Abone Ol

Kamu Reformu Üzerine Düşünceler

Kamu Reformu Üzerine Düşünceler
İdare hukukunun ülkemizdeki öncülerinden Sıddık Sami Onar, kamu hizmetini geniş anlamda “devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından veya bunların gözetim ve denetimleri altında genel ve kolektif gereksinimleri karşılamak ve tatmin etmek, kamu yararını sağlamak için kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetler” olarak tanımlamıştır.

Bütün kamu hizmetlerinin amacı topluma yarar sağlamaktır. Aslolan kamu sisteminin toplum düzeninin sağlıklı bir şekilde işlemesine ve kamu hizmetlerinin en iyi şekilde yürütülmesine yönelmesidir.

Hukuk sistemimizde yapının üzerine oturduğu düşünceler de ortaya konulmaya çalışılmış. Mesela, her vatandaşın anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine sahip olduğu anayasamızda düzenlenmiştir.

Yine, vatandaşların millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu anayasamızda yer alıyor. Bunlar gayet hoş ifadeler…

Haddizatında kamu hukukumuzda birçok yerinde düzenleme mevcuttur. Ancak sistem kâğıt üzerinde ne kadar iyi bir sistem olursa olsun asıl sıkıntı uygulamada yaşanmaktadır. Bürokrasi bir değerler sistemidir. Yeni bir kamu reformu yapıp daha doğru hukuki çerçeve oluştursak da asıl ihtiyaç bu bürokratik değerlerin uygulamada güçlendirilmesidir.

Kuran-ı Kerim’de Nisa suresinde "Allah size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür” buyurulmaktadır.

Bu noktada idari makamların ehline verilmesi gerektiği ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesinin gerektiği açıktır.

Türkiye’de bürokratik bir atılım amaçlanmaktadır. Bugünkü beklenti de “daha iyi işleyen bir bürokrasi” beklentisidir.

Bunun için de memurların ve kamu yöneticilerinin kendilerini sürekli geliştirmesi ve sahip olduğumuz medeniyet değerleri odaklı çalışmaları elzemdir.

Devletlerin güç kazanmaları, yükselişleri tesadüfi bir şey değildir. Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminde Enderun Mektebi çok önemli bir fonksiyon üstlenmiştir. Osmanlı bürokrasisinin Yükseliş Devri’ndeki başarıyı destekleyen bir unsur olduğunu söylemek zor değildir.

Harvard Üniversitesi hocası, Ortadoğu ve Balkan uzmanı Albert Howe Lybyer Enderun’a dair şunları söylemektedir:

“Sistem liyakati ödüllendirecek, yetenek, çaba ve yeterli donanımla beslenen her türlü hırs ve özlemi doyuracak biçimde düzenlenmiştir. Liyakati ödüllendirmenin iki yolu vardı. Biri terfi ettirmek şeklinde manevî, diğeri de parasaldı. Enderun’dan geçmiş içoğlanları sultanın tahtı dışında her makama erişebilirlerdi. Yükselme kesinlikle rastlantısal veya otomatik değildi. Her aşamada büyük bir titizlik ve akıllılıkla yönlendirilip gerçekleştirilirdi.[1]

Kanuni döneminde Habsburgların Osmanlı elçiliğini yapan Ogier Ghiselin de Busbecq ise yazdığı eserinde,

“Osmanlı’da herkes liyakat, bilgi, ahlak ve seciyesine göre bir mevkie tayin edilir. Ahlaksız, bilgisiz ve tembeller hiçbir zaman yüksek mevkilere çıkamazlar… Türklerin en büyük düşmanı iltimastır[2]” demektedir.

Osmanlı Devleti bürokrat yetiştirmek için 1363’te Enderun’u ve 1859’da Mülkiye mektebini kurmuştu. Bu alanda da şimdi daha farklı neler yapılabilir sorusunun cevabı araştırılmalıdır.

Bürokratik düzen bozulduğunda bundan en fazla devlet zarar görür. Misalen, Türkiye 1997-2002 yılları arasında bankaların içinin boşaltılması yoluyla yaklaşık 70 milyar dolar zarara uğratılmıştır. “Tunelling” adı verilen bu yolsuzluk yöntemiyle bizden önce başka ülkeler soyulmuştu. O zamanki idarecilerimiz bu soygunu öngörememişler ve devlet büyük bir zararı üstlenmişti. Aslında olan şey devletin profesyonel bir şekilde soyulmasıydı.

Yakın zamanlarda ülkemizde kamu yönetiminin iyileştirilmesi ile ilgili birçok çalışma gerçekleştirilmiştir. 1960'ların başlarında Türk uzmanlarınca hazırlanan MEHTAP (Merkezi Hükümet Teşkilatı Araştırma Projesi) adıyla bilinen reform önerisi hazırlanmıştır. 1991 yılında yine iyi niyetle hazırlanmış KAYA projesini (Kamu Yönetimi Araştırma Projesi) zikredebiliriz.

2003 yılında başlatılan 'Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma' çalışmaları da beklenilen etkiye yol açmamıştır. Reform çabaları bürokrasinin realitesini bir türlü yakalayamamıştır. Tekrar söylemek gerekirse bürokrasi bir değerler sistemidir. Yeni bir kamu reformu yapıp daha doğru hukuki çerçeve oluştursak da asıl ihtiyaç bu bürokratik değerlerin uygulamada güçlendirilmesidir.

 

 
[1] LYBYER, Albert Howe: “Kanuni Sultan Süleyman Devrinde Osmanlı İmparatorluğu’nun Yönetimi”, Çev: Seçkin CILIZOĞLU, Süreç Yayınları, İstanbul, 1987.

[2] De BUSBECQ, Ogier Ghiselin: “Türk Mektupları”, Çev: Hüseyin Cahit YALÇIN, İstanbul, 1939.

YAZAR HAKKINDA
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN