Abone Ol

İslam Düşmanlarını Düşman Edinmek

İslam Düşmanlarını Düşman Edinmek

İnsanlık tarihi boyunca hak ve batıl mücadelesi devam etmekte, hakkı savunanlar bu gün de hakkın safında Rablerine karşı olan imtihanı vermeye gayret etmektedirler. Daha önceki üç makalemizde zikrettiğimiz konulara ek olarak bu makalede usul-ü nizam bakımından Erbakan Hocamızın dördüncü olarak hiç taviz vermediği bir konunun esaslarını sizlerle paylaşmak istiyorum. O konu da Şuurlu Müslüman’ın düşmanlığı; asla, günahkâr da olsa Müslümanlara karşı olmayıp, düşmanlığın ancak İslam düşmanlarına karşı yapılacağı konusudur. Bu konuyu kısaca bu makalede ortaya koyarak, şuurlu gençlerimize sunmak istiyorum. Konu çok geniştir. Tafsilat için yer yoktur. Onun için konuyu özetle zikretmek istiyorum.

Allah-u Teâlâ Âdem’i (a.s) cennette yaratıp yeryüzüne indirdiği andan itibaren hak ve batıl arasında imtihan gereği birbirlerine karşı yoğun bir düşmanlık oluşmuştur. Bu düşmanlığın temeli Hz. Âdem (a.s) ile İblis arasındaki ebedi düşmanlığa dayanmaktadır. Kurân-ı Kerîm’de ve Sünnet-i Seniyye’de Müslümanlar için beş ayrı düşman gösterilmektedir. Şuurlu Müslüman bu düşmanlara karşı Allah’ın emirlerine göre göstereceği davranışlarıyla dünya imtihanını kazanmış veya kaybetmiş olacaktır. Şuurlu Müslüman’ın düşmanları şunlardır:

1- Şeytan       

2- Nefis

3- Kâfirler

4- Münafıklar                      

5- Zalimler

Şimdi bunları kısaca açıklayalım.

1- Şeytan: Âdem’in (a.s) cennette yaratılması ve şeytanla birlikte bütün meleklerin Ona secde etmesinin Allah tarafından emredilişi karşısında, bütün melekler bu emre icabet ettikleri halde o bunu kibrinden ve kendini üstün görmekten dolayı reddederek insanoğluna düşmanlığını ilan etmiştir. Bu kibirlenmenin sebebi olarak da  “ Ben Ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın Onu da çamurdan yarattın.” (Araf 12) diyerek düşmanlığını açıklamıştır. Bu durum karşısında yeryüzüne inen insanoğlu ve şeytanın düşmanlığı yeryüzünde de devam etmiştir. Allah-u Teâlâ Yasin Suresinde insanoğlunu uyararak şeytanı düşman edinmeyi Müslümanlara farz kılmıştır. Bu konuda şöyle buyurmaktadır: “ Ey Âdem Oğulları size ‘Şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır.’ demedim mi? Şeytan sizden pek çok insanı kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?” ( Yasin 60-62)

Yine Kur’ân-ı Kerîm’de bu konuda şöyle buyrulmaktadır: “Şeytan onlara söz verir ve onları ümitlendirir. Hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.(Nisa 120)

Şeytan insanoğluna düşman olduğunu beyan edince Allah-u Teâlâ da insanoğlunun ona düşman olmasını emir buyurdu. “ Ey İnsanlar! Allahın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi kandırmasın! Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman edinin. O, kendi kendine tabi olanları ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.” (Fâtır: 6)

Kısacası şuurlu Müslüman şeytana karşı Allah’ın emirlerine uyarak düşmanlık etmek ve şeytanı yenmek durumundadır. Aksi takdirde şeytan insanı ebedi azaba dûçâr edecektir.

2- Nefis: İnsanoğlunun en önemli düşmanı kendi nefsidir. Nefis imanın emrinde değil şeytan ve hevanın emrinde olursa ona Nefs-i Emmare denir. Bu nefis sürekli insana kötülüğü emreder. Allah-u Teâlâ da nefsin yenilmesi için gerekli çalışmaların yapılmasını insanoğluna emreder. Bu konuda Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de Yusuf (a.s) dilinden şöyle buyuruyor: “ Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefs, Rabbimin merhameti olmadıkça sürekli kötülüğü emreder.” (Yusuf 53)  Bu manada nefis insanın benliğinde şeytanın avukatlığını yapan yegâne öğedir. İnsanoğlunun nefsini ıslah etmesi ve onu Allah’ın emirlerine boyun eğdirmesi farzdır. Yoksa nefsin arzularına tabi olarak İslam Davasına hizmet etmek mümkün değildir.

Peygamberlerin gösterdiği yolla, firavunların gittiği yolu birbirinden ayıran temel özellik şudur ki; peygamberler nefis terbiyesini, firavunlar ise nefislerinin arzularına uymayı esas almışlardır.

3- Kâfirler: İslam’ı inkâr eden kâfirler iki kısma ayrılır. Kendilerine kitap indirilenler.  Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler. Herhangi bir kitabı olmayan veya kitaplardan birini kabul etmeyenler; Mecusiler, Ateistler, Kapitalistler vs. gibi guruplar.

Bunlardan Müslümanlara karşı en şiddetli düşman olanlar Yahudiler ve Müşriklerdir. Bu konuda Allah- u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyuruyor: “ İnsanlar içerisinde iman edenlere düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile Şirk koşanları bulacaksınız…” (Maide 82) Diğer bir Ayet-i Kerîme’de “ İşte böyle; hiç şüphesiz inkar edenler batıl olana uymuşlar; ve hiç şüphesiz iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi örneklerini böyle vererek gösteriyor.” (Muhammed: 3)

Yüce Mevlamız Kur’ân-ı Kerîm’de biz Müminlere kimleri dost kimleri düşman edineceğimizi çok açık beyan etmektedir. Aşağıda bunlardan bazı Ayet-i Kerimeleri zikretmek istiyorum:

“Allah’a ve Ahiret gününe inanan bir toplumun – babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiklerini göremezsin. İşte onların kalplerine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecek olanlar sadece Allah’ın tarafında olanlardır.” (Mücadele: 22)

Bu konuda başka bir Ayet-i Kerime’de Yüce Mevlamız şöyle buyurmaktadır: “Ey İman Edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan ve Kâfirlerden, dininizi alay ve eğlence konusu yapanları sakın dost edinmeyin. Eğer gerçekten İman etmişseniz Allah’tan gereğince korkun.” ( Maide: 57)

Şuurlu Müminler ile İslam düşmanları arasındaki düşmanlığın temeli tevhidi kabul edip etmemeye dayanır. Bu konuda Yüce Allah İbrahim’den (a.s) örnek vererek bizleri uyarak şöyle buyurmaktadır. “İbrahim’de ve onunla beraber olanlarda sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki, “ Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allaha inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir…” (Mümtehine 4) Kâfirlerin İslam’a ve Müslümanlara düşmanlıkları konusu akaidî bir konudur. Müslümanların kimleri dost, kimleri düşman edinecekleri “ Vela ve Bera” konusu olarak işlenen en önemli konulardan biridir. Daha geniş tafsilatı oralarda yazılıdır.

4- Münafıklar: İslam düşmanlarının en önemlilerinden bir gurubu da Münafıklardır. Münafık iki yüzlü davranan, içten İslam düşmanlarına gizli bir yolla ulaşıp onlarla gizlice iş birliği yapan guruplardır. Bu guruplar Müslümanların birliğine en büyük darbeyi vururlar. Müslümanlar arasındaki ihtilaflı konuları Kâfirlere götürüp onların hakem olmasını arzularlar. Kur’ân-ı Kerîm’de en çok Ayeti Kerime bu grupla ilgili Müslümanları uyarmak için indirilmiştir. Bunlardan birkaçını örnek vermek istiyorum. Kur’ân-ı Kerîm’de Yüce Allah onların durumunu şöyle anlatıyor: “Onların durumu karanlık bir gecede bir ateş yakan kimsenin misali gibidir. O ateş yanıp da etrafını aydınlattığı anda Allah hemen onların ateşinin aydınlığını yok eder ve onları karanlıklar içinde bırakır; artık onlar hiçbir şeyi göremezler onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple onlar geri de dönemezler.” (Bakara 17-18)

Yine onlar için Allah-u Teâlâ Kuranı Kerimde “ Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır. Onlara: yeryüzünde fesat çıkarmayın dendiği zaman “ biz ancak ıslah edicileriz” derler. Şunu iyi bilin ki onlar asıl bozguncuların ta kendileridir, lakin bunu anlamazlar. Onlara insanların inandığı gibi sizde iman edin, dendiği zaman “biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmakların) iman ettikleri gibi iman eder miyiz?” Derler. Biliniz ki sefihler ancak kendileridir. Fakat bunu bilmezler. Bu Münafıklar Müminlerle karşılaştıkları vakit “Biz de iman ettik.” derler. Hâlbuki kendilerini saptıran şeytanlarıyla (Müttefikleri olan kâfirlerle) baş başa kaldıklarında ise: biz sizinle beraberiz, biz Müminlerle sadece alay ediyoruz derler. Gerçekte, Allah onlarla alay eder de yaptıkları azgınlıklarda onlara fırsat verir, bu yüzden onlar bir müddet ( yeryüzünde) başıboş dolaşırlar. İşte onlar hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.” (Bakara: 10-16)

Yukarıda Münafıklarla ilgili sıralanan bu Ayet-i Kerimeler Şuurlu Müminleri uyarmakta ve Müslümanlar arasında yaptıkları komplolara karşı uyanık olup onları boşa çıkarmaları için gerekli tedbirleri almalarını sağlamaktadır.

5- Zalimler: Müslümanların Allah’ın emirlerine uyma konusunda karşılarına dikilen en önemli düşman guruplarının başında, nefislerinin arzularını ilah edinen zalimler gelmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de takriben 91 Ayet-i Kerime’de Allah-u Teâlâ zalimlerin zulümlerini ve onlara karşı nasıl mücadele edileceğini Peygamberlerin kıssaları ile birlikte biz Müslümanlara izah etmektedir.

Zulüm: “bir şeyin tabi olarak konulması gerekli yerden başka bir yere konulması” anlamına gelmektedir. Allahın ve Resulünün emirlerine uymamak, nefsanî arzularının peşinden koşmak, insanın hem kendine hem de diğer insanlara zulümdür.

Peygamberimiz (s.a.v) “Müslümanları zalimane bir şekilde idare eden idarecilere karşı hak sözü söyleyip onlara muhalefet edip hakkı ve gerçeği ortaya koymanın en büyük cihat olduğunu” beyan etmektedir.

Ayrıca Allah-u Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de bazı Ayet-i Kerimelerde zalimler için şöyle buyurmaktadır.

“Allah zalimleri sevmez.”  (Ali İmran 57)

“Zalimlerin dönüp varacağı yer ne kötüdür.” (Ali İmran 151) 

“Ey Rabbimiz bizi bu halkı zalim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder.” (Nisa 75)  

“Şüphesiz Allah zalim bir kavmi doğru yola iletmez.” (Maide 51)

“Allah’a iftira ederek yalan uydurandan veya ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler.” (En’am 21)

“Fakat o zalimler Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.” (En’am 33)

“İşte biz böylece (zalimlerin) kazandıkları günahlardan dolayı bir kısmını diğer bir kısmına dost yaparız…” (Enam 129)

Yukarıda sıraladığımız bu beş ayrı Müslümanlık düşmanı olan guruplara karşı inananların kendilerini savunmak ve hakkı ikame etmek üzere cihat ibadeti Allah-u Teâlâ tarafından farz kılınmıştır. Bu beş gurup düşman, inananlar tarafından cihat usulüne göre bertaraf edilmeden dünya imtihanı kazanılmış olmaz. Onun için cihat farzını çok iyi öğrenmeli ve edasının farzlarına uygun onu eda etmeliyiz.

YAZAR HAKKINDA
Muhittin Yıldırım
Muhittin Yıldırım
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN