Abone Ol

İhtilaflı Konuları Değil İttifak Edilen Konuları Öne Almak

İhtilaflı Konuları Değil İttifak Edilen Konuları Öne Almak
Âdem Aleyhisselam’ın yeryüzüne indirildiği dönemden itibaren insanoğulları arasında imtihan gereği “ihtilaf” konuları hep olagelmiştir. İhtilaf olgusunun temelinde “haset” ve “çekememezlik” yatmaktadır. Allâh-ü Teâla insanoğlundan ihtilafları derinleştirmeyi değil, gönderdiği emirler üzerinde “ittifak” etmeyi istemekte ve insanoğlunun imtihanını bu anlayış üzerinde cereyan etmektedir.

İnananlar Allâh’ın birliği üzerinde ittifak etmişler, inanmayanlar ise Allâh’ın birliğini kabul etmemişlerdir. İslâm dini Müslümanlar arasında “Ümmet Birliği”nden başlayarak her şeyde birlikteliği esas almakta, temel konulardaysa ihtilafları reddetmekte, sadece furuat konularında müsamaha göstermektedir. Misal olarak; Allâh insanları muhtelif ırklar hâlinde yaratmış, ama ırklar arası ihtilafları tasvip etmeyerek üstünlüğü “takvaya” bağlamıştır. Bunun gibi içtihadî konularda kıyas gereği ihtilafı rahmet saymış ama ihtilaftan dolayı niza ve çekişmeyi, hatta cidali ve tefrikayı meşru saymamıştır.

            Bu bağlamda Erbakan hocamızın 50 yıllık siyasî hayatı boyunca, politikalarını oluştururken ümmetin birliğini sağlayabilmek için en çok dikkat ettiği noktalardan biri de ihtilaflı konuları asla milletin önünde olur olmaz gündeme getirmemesidir. Her zaman İslâm Birliğini savunmuş ve bu birlikteliğin oluşması için ümmet içindeki ihtilaflı konuları değil ittifak edilen konuları öne almıştır. Bunları yaparken de Kur’ân- Kerim’in Âl-i İmran suresinin 105. âyeti kerimesini kendisine düstur edinmiştir. Orada yüce Mevlâmız mealen şöyle buyurmaktadır; “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” emr-i ilahîsi siyasî ve içtimaî hayatta bize ihtilaflı konuları değil, ittifak edilen temel inanç konularını öne almayı emretmektedir. Bu bakımdan Âl-i İmran suresinin 103. âyeti kerimesi çok mühimdir. Orada yüce rabbimiz “Hep birlikte Allâh’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allâh’ın size olan nimetini hatırlayın…”.

Yüce rabbimiz bu âyeti kerimelerde kayıtsız şartsız İslâm’a uymayı emretmektedir. Nitekim insanoğlu kendisine emredilenler konusunda birbiriyle haset etmeyerek, emredilenler üzerinde ihtilaflara girmeden emredilene uymayı düstur edinmelidir. Bu konuda Âl-i İmran suresinin 19. âyetinde Allâh-ü Teâla mealen şöyle buyurmaktadır; “Allâh nezdinde Hak din İslâm’dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonradır ki aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allâh’ın âyetlerini inkâr edenler, bilmelidirler ki Allâh’ın hesabı çok çabuktur.” Bu konuda yüce peygamberimiz (s.a.v.) İmam-ı Müslim’in riayet ettiği bir hadis-i şerifte “Her kim gücünüzü kırmak, birliğinizi dağıtmak için Hak üzere etrafında toplandığınız bir adamdan ayrılmak isterse, onu öldürün.” buyurmaktadır. Bu da müslümanların her zaman birlikteliği öne almaları için temel bir nas niteliğindedir. İhtilafları değil Hak üzerinde ittifakı ve birlikteliği esas almakla ilgili olarak birçok kitaptan kurallar hâlinde derlenmiş bazı ilkeler şunlardır:  

•          Allâh (cc) İslâm inancını taşıyanlara “Müslüman” adını vermiştir. Bu ismin dışındaki isimler “Müslüman” kelimesinden daha üstün olarak kabul edilemez.

•          İslâm ümmetinin birliği grup, cemaat, ırk veya herhangi bir mezhebin kendi içindeki birlikteliğinden çok daha üstündür.

•          Kur’an-ı Kerimi, sünnet-i seniyyeyi, kıyas-ı fukahayı, icma-i ümmeti tartışma konusu yaparak ümmetin birliğinin sağlanabileceğini zannetmek hayâldir.

•          Ehl-i sünnet ve’l cemaattenim diyenlerin bir numaralı görevi İslâm birliğini gerçekleştirmektir.

•          Yüce İslâm dini senteze, reforma, ılımlılaştırmaya veya rasyonelleştirmeye asla ihtiyaç duymaz. O hakikatin ta kendisidir.

•          Allâh için Müslümanları sevip Allâh’ın düşmanlarına düşman olmak temel prensiptir.

•          Kıblemize dönen ve tevhid ehli olup Allâh’a şirk koşmayan her Müslümanı kardeş kabul etmek esastır.

•          Müslümanlar öncelikle Müslümanların birliğine davet ederler.  Tarihte vuku bulmuş ve vaktiyle ümmetin hakkında ihtilaf ettiği meseleleri bu gün tekrar pişirip Müslümanlara yedirmenin İslâm birliğini sağlamaya hiçbir faydası yoktur.

•          Müslümanlar arasındaki ihtilafları değil, birliktelikleri konuşmak esastır.

•          Tevhide inanıp İslâm düşmanlarını düşman bilen bir grup veya cemaate düşman olunamaz. Hataları aleni olarak söylenemez. Ancak kendilerine söylenir. Ve nasihat edilir.

•          Yüzde yüz İslâm’ı nakzeden bir delil olmadıkça Müslümanım diyene sen kâfirsin veya münafıksın denilemez.

•          Kendi kendisini Müslümanlardan ayıran birini de Müslüman olarak görmek büyük bir hata ve gaflettir.

•          Meşrebime, mezhebime, grubuma, tarikatıma, partime gelmeyene sen kâfirsin denilemez.

•          İslâm ahlakı Müslümanları birbirine nefret ettirmez, birbirine sevdirir. Birbirinden uzaklaştırmaz, birbirine yakınlaştırır.

•          Müslümanın şiarı ihtilaf dairesini daraltıp, ittifak dairesini genişletmektir.

•          Müslümanın hayatında imandan sonra en tatlı şey Müslümanların birliğini sağlamaktır.

•          İslâm birliğini gereksiz görenler inandığı gibi yaşamayıp, yaşadığı gibi inanır hale gelirler.

•          Müslümanların bir meselede ittifakı her türlü tefrikanın ölüm habercisidir.

•          Müslümanın diğer bir Müslümanı sevmeme lüksü yoktur.

•          Müslümanın Müslümanı sevmesi farzı ayındır.

•          İmana dayanmayan sevgi, bir müddet sonra nefrete dönüşür.

•          Çok sık görüş değiştiren Müslüman, dinini sürekli münakaşalara hedef kılan adamdır.

•          Biz vasat bir ümmetiz orta yoldan gitmekle emrolunduk.

Orta yoldan giderek hakikate şahitlik etmeliyiz.

•          Allâh’ın ipine hep birlikte sarılmak dururken ihtilaf ve tefrika ipine sarılmak, Müslümanlara ve İslâm’a zarardan başka hiçbir katkı yapmaz.

•          Ümmetin bir meselede ittifakı her zaman ihtilafından daha hayırlıdır.

  • Furuatta ve amelde farklı düşünüp tevhit akidesine inanan tekfir edilemez.
YAZAR HAKKINDA
Muhittin Yıldırım
Muhittin Yıldırım
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN