Abone Ol

Gelecek Tasarımı

Gelecek Tasarımı
I-

Gelecek yaşanmamış olan ama yaşanacak olan zaman. Belirsiz ama var olacak olan.

Gelecek, umudun belirişi.

Gelecek idealin olacağı süreci.

Gelecek yaşanan an içinde oluşacak olan değer.

Gelecek yaşama bilincinde olanlar için olan anlam.

Biz Müslümanız. Hayatımızı gelecek üzere kurguluyoruz. Gün içinde yaşananların geleceğe kalacağından kuşkumuz yok. Çünkü biz öte inancına sahibiz. Çünkü biz, görünmeyen varlıklara ve en Yüce olana iman etmişiz ve bağlanmışız.

Biliyoruz ki kurgu, düzen, oluş, olacak olanlar onun iradesinde.

Biz biliyoruz ki an geleceği belirleyen zaman kesiti.

Moleküllerinden soyut olanı. Soyutluk Allâh inancı, onun yol göstericiliğidir. Allâh katından bize gönderilenler bugünün materyalist akl-ı evellerin akıllarına sığmaz. Onlar geleceklerini de sınırlamışlar. Yaşam bilinçlerini ân ve çıkar üzerine kurgulamışlar.

İbadet ve yaşama biçimimiz sadece bizi bağlamaz. Eylemlerimiz de öyle. Attığımız her adımın hesabını vermek durumundayız. Atacağımız her adım da onunla bağlantılı.

Gelecek kurgusu olmayanlar kendilerini günün rüzgârına, havasına ve etkisine kaptırırlar. Güç ne yandan görünüyorsa oraya yüzlerini çeviriyorlar.

Müslüman önce inanca yaslanır, sonra sabırla karşılar ve direnir. Çile bu hayatın an anlamlı karşılığı.

Her dönem yeni bir süreç. Her dönem yeni bir başlangıç gerektirir.

Zor zamanlardan geçerken, yeni zamana geçiş yapmada zorluklar yaşanır. Bu doğal. Olması gereken sadece ân içinde olanlara tepki vermek değil, olabileceklere hazırlıklı olmayı da gerekli kılar.

Badirelerden geçilir, yeni birine daha uğranılmayacağı anlamına gelmez. İnsan gündelik hayatında nasıl dikkatli ve titiz davranıyor ve yaşıyorsa geleceğe bakışı da öyle olmalı.

Günü geçiştirmek hayatın en kolay yanlarından biri. Pragmatik bir bakış çok şeyi çözer. Hem teslim olunur, hem istenilen yol üzere olunur. O anki badire atlatılır. Bunun sonrası yok.

İslâm milleti zaten hayatının bütün kurgusunu gelecek üzere oluşturur. Namaz kılarken, oruç tutarken, hac ibadetini yaparken. Çünkü bunların hemen hepsinin gelecekte karşılıkları var. Bu ibadetler insanı dikkatli ve duyarlı kılar.

İnsanların hayatlarına ve geleceklerine etki edecek olan darbeler yapılıyor. Bunlar yapılırken insanlar hem denetim altına alınıyor hem de kendilerine uygun olmaları sağlanıyor. Müslüman bilinci her hâl ve davranışıyla bunları bozacak özellikte.

Doğal olarak kuralları kendi inancına göre oluşturacak. Tabiî ki kendi yaşama bilincini hayatına egemen kılacak. Kendisi için istediğini başkası için de isteyecek.

Adâlet diyoruz, âdil olmak diyoruz. Bunu hakkıyla uygulamak en önemli eylemi olmalı Müslümanın. Kimsenin yapamadığın yapmalı.

 

II-

Şu zamanda zalimin üslûbu ile, yöntemiyle davranılıyor. Zalimler bize zulmettikleri için biz de karşılık veriyoruz duygusu egemen. İşte bu noktada Müslüman kendi oluş bilincinden uzaklaşıyor. İntikam duygusu ile zulmederken acımasızlığın yöntemlerinden vaz geçmiyor. İnsan diriltme, kazanma, en azından birlikte yol yürüyebilme ve hatta kendine düşman ettirmeden saygı duyulacak bir ortam oluşturma olanağı sağlar Müslüman.

En zalim ve düşman olan kimseler Peygamberin asla yalan söylemeyecek özellikte biri olduğunu biliyorlar ve bunu ikrar ediyorlar. Peygamberin en güvenilir biri olduğun biliyorlar en kıymetli mallarını emanet ediyorlar. Biliyorlar ki o asla adâletten uzaklaşmaz, emaneti ve hakkı korur. En azgın düşmanların ona saygısı var. Düşmanlıklarından geri kalmasalar da hakkını teslim ediyorlar.

Müslümanlar bu yeni zamanda yeni bir süreçten geçiyorlar. Geçişleri hiç de ruhlarına, inançlarına uygun değil. Günün dalgalarına kendilerini kaptırıyorlar.

Şu son yirmi yıl içinde nice olaylar yaşandı, yaşanıyor ve yaşanacak. Şu süreçte çok zulüm görüldü, bundan sonra da görülecek.

Örtülü örtüsüz kadınların kelepçelenerek sürüklenmesi, itilmesi, aşağılanmasının görüntüleri yürekleri parçalayacak durumlar oluşturuyor. Suçları ne olursa olsun kadına daha nazik davranılmalı. 28 Şubat sürecinde örtülü kadınlara yapılan zulümlerin aynısı yapılıyor. Bu, demek ki bu sistemin bir özelliği. Ona uyanlar onun gibi yaşıyorlar,

Onların eğer suçları var ise cezalandırılmalı. Ancak bunun da Müslümanın adabına uygun olarak yapılmalı. Ne yazık ki, yanlış yönelimler içindedirler diye cezaları çok ağır çektiriliyor. Hamile kadınlar, namazlı kadınlar geçmiş zamanda gördükleri zulmün benzerlerini yaşıyorlar. Alnı secdeye varan kimselerin cezalandırılması bu kadar ağır olmamalı. Yarın genel anlamda çok daha farklı davranılır. Asıl suçlular kimdir, nedir onlar hedef alınmalı. Yüz binleri bulan aile ve çevrelerinin de aynı ruh hâlini yaşamaları ciddi bir travma oluşturur. Gelecekte bunlar ciddi sıkıntılara neden olabilir.

Geleceğe bakan ve geleceği tasarlayanlar hayata çok esnek bakarlar. Olaylara çok duyarlı yaklaşırlar, insanların hata payının yanında olaylara kurban gitme de var. Türkiye, Ergenekon ve Balyoz, Ay Işığı gibi benzer darbeler planları gördü. Bunlardan da hâlâ ders çıkarılabilinmiş değil. Alt katmandakilerin emir kulu olduklarını buna göre yaklaşımda bulunulması gerektiğini o zaman da dile getirmiştik.

 

III-

Emperyalizm, oyunlarının üsluplarını her ân koşullara göre ve uygun olarak değiştiriyor. Hiçbir zaman da amacından vaz geçmiyor.

Gerektiğinde oyuncularını ve oyunun kurallarını değiştirir. Üslup değiştirir ya da bekleyişe geçer. Bunun için hiçbir zaman İslâm’a ve Müslümanlara düşman olanlara güvenmemek gerekir. Onların ne olduklarını bilerek ona göre davranılmalı.

Kimi zaman oynadığı oyunun gerçek bir oyun mu kurmaca bir oyun olduğu mu anlaşılmayabilir. Genel bir bakış ile bu tür oyunların farkına varılabilir.

Aynı ruha mensup olanlar asla birbirlerinin ayaklarına basmazlar, birbirlerine çelme takmazlar. Birbirlerine hasım gibi görünebilirler ama oyunun arka planında gene birliktedirler.

Oyunların genel yapısı ve yönetmenlerin tutumları önemlidir. Bu gibi durumlara bir bütünlük içinde bakılırsa oyunun kuralları ve üslûpları çözülebilir.

Tarih bilinciyle geçmişten bugüne yaşananları bilmek gerekiyor.

I. Irak işgâli sırasında yaşananları göz önünde bulundurmayanlar sonraki oyunları kavrayamamışlardır. Tarih bilincine sahip olanlar geçmişten bugüne neler olabileceklerini rahatlıkla kestirebiliyorlar.

Arap Baharı diye nitelenen aldatmaca sürecinden hâlâ ders çıkarılamaması büyük bir zaaf. Bu zaafla olaylar asla çözülemez. 15 Temmuz darbe girişiminin sonuçları ve geleceği de kavranamaz.

Bir milleti yönetenlerin yanılma hakları yoktur. İnsan elbette yanılabilir ama bunlar temel sorunları içeriyorsa o zaman o kişilerde sorun var demektir.

İyi niyetli işbirlikleri de sağlıklı sonuçlar doğurmaz. Çünkü işbirliği yapılanların ya da ulusların geçmişi mutlaka göz önünde bulundurulmak zorunda.

Çileli bir hayatı ve ideali gözetenleri Allâh başarılı kılar. Sonları da hayırla olur.

Gelecek ancak sahih düşünceli kimseler ile gerçekleşir. Çıkarsız, ödünsüz, riyasız ve samimi olanlar ancak başarırlar.

YAZAR HAKKINDA
Ali Haydar Haksal
Ali Haydar Haksal
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN