Abone Ol

Darbeleri Kim, Niçin Yapar?

Darbeleri Kim, Niçin Yapar?

Bir darbe girişiminden, sarsıcı psikolojisinden yeniden geçtik. Yeniden geçtik diyorum, biz, aklımız erdiğinden beri artık sayısını unuttuğumuz irili küçüklü birçok darbe deneyimini yaşadık. 1960, 1971, 1980, 1997, 2015, e Darbe, Post modern darbe, yolsuzluk darbesi vs. Küçük ve dolaylı darbeleri bunun dışında tutuyoruz. Bu, ülkemizde yaşananlar. Bir de dışımızda, bizi de doğrudan etkileyen dış darbeler var. Komünist blokun dağılması, Kafkaslarda Turkuaz darbeleri, Arap Baharı sonrası dalga darbeleri, Afrika’nın kimi ülkelerindeki darbeler. Uganda, Nijerya, Yemen, Afganistan, Pakistan, Malta gibi. Görüldüğü gibi Komünist blokunu bir yana bırakırsak darbelerin yapıldığı bölge büyük oranda Müslümanların yaşadığı coğrafya.

Çok parçalı İslâm coğrafyasının varlığı Batı ve Siyonizm için büyük bir tehlike. Küçülen parçalar bile tehlikeli görünüyor. Bölgede, devlet olma geleneğine sahip üç ya da dört ülke var. Gerisi sonradan belirlenmiş görevlendirilmiş, güdümlü parçalardır. Bunların hiç biri kendi başına ve bağımsız hareket edemez ve edemiyor. Palazlanan, güçlenen bu parçalar da zaman içinde darbeler ve işgaller ile etkisiz kılınıyor. Bunların en somut örneği Irak ve Libya. Diğerleri her nasılsa kontrol altında.

Müslüman coğrafya üzerinde doğrudan etkili olabilecek olan Mısır, İran ve Özellikle de Türkiye üzerindeki planlar, darbe girişimleri, kuşatmalar en ağırlıklı olanları. Mısır her şeye karşın kontrol altında tutulabiliyor. Ama belli bir zaman sonra yeniden müdahale gerekebiliyor. İran bölgede mezhep farklılığından ötürü yalnızlığa itilerek kuşatılıyor, etkisiz kılınıyor. Şia- Sünni, gerilimi ile devre dışı kalabiliyor. Genelde propagandalar bu söylem üzerinde yürüyor.

Bölgede en çok darbe yapılan ülke Türkiye. Osmanlı Devleti’nin yıkılışı, Batı etkisindeki genç batıcıların dış destek ile Balkanlardan başlayarak sürdürdükleri darbe girişimi ve sonuçları başarıya ulaşmıştır. Bu darbenin arka planında Batı ile birlikte en etkili unsur Siyonizm güdümlü Masonluktur. İttihat ve Terakki yapılanması bu kurgu üzerinedir. Sultan Abdülhamit’in tahttan indirilmesi, Balkan çözülmesi ve parçalanmalar, Arapların yaşadığı bölgelerde ırkî ve kavmî başkaldırı ve ayaklanmalar, Osmanlı’nın son bakiyesi olan Anadolu bölgesinde kavmî bir devlet oluşumu bunun bir sonucu. Hemen hepsinin arkasında masonluğun-Siyonizmin desteği, katkısı ve yönlendirmesi var. Ve tabiî Amerikan- Haçlı emperyalizmi başı çekiyor.

Müslüman coğrafyada Müslümanları temsil eden Osmanlı Devletinin etkisiz kılınması ve amaçlanan ırkî bölünmelere yol açan ve neden olan Türkiye’nin bir ırk devletine dönüştürülmesidir. Yalnız Anadolu coğrafyası salt Türk ırkından oluşmuyor. Başta Türkler, Kürtler, Araplar, küçük azınlıklar gibi görünen diğer Müslüman kavimler ve gayrimüslim topluluklar bulunuyor. Bu coğrafya üzerinde bulunanlar, ilkin İttihat ve Terakki, ardından da Cumhuriyet Halk Fırkası ve Demokrat Parti Masonların kontrolünde tutuldular. Bu dönemde kimi kıpırdanış ve girişimler çok rahat bir biçimde bastırıldılar. Serbest Cumhuriyet Fırkası, Demokrat Parti ile Komünistlerin işbirlikleri, Kâzım Karabekir’in küçük bir hamlesi, Millet Partisi, Büyük Doğu Cemiyeti gibi oluşumlar anında etkisiz kılınmışlardır.

1960 ve sonrası darbeler önemli özellikler gösterir. Niçin?

Masonik zihniyetin Anadolu’da yaşayan İslâm milleti üzerinde olumsuz bir etki ve duygu oluşturmuştur. Bu yüzdendir ki CHP, kurucu unsur olmasına karşın, büyük çaba ve baskılara rağmen istenilen düzeye erişememiş ve kabul görmemiş. Böyle olunca masonik bir yapılanma olmasına karşın milletimizin DP’ye yönelmesi belli bir tepkinin sonucudur. Mason Celal Bayar’a rağmen değişim ve bölgesel oluşlar ciddi bir rahatsızlık doğurmuştur. Ezanın Arapçaya dönüştürülmesi, kimi yatırımlar, Türkiye, İran, Pakistan arasında oluşturulan CENTO, Müslüman milletin DP’ye yoğunlaşması darbe için yeterli nedenler. Ve darbe sonucu kanlı sonuçlanmıştır. Adnan Menderes ve arkadaşları idam edilmişlerdir.

CHP böyle bir durumda gene istenen karşılığı bulamıyor. DP yerine kurulan AP bir Mason olan Süleyman Demirel’in kontrolünde yer alıyor. Bu, 1970 yılına kadar devam ediyor.

1969’da Prof. Dr. Necmettin Erbakan, arkadaşlarıyla meclise girince bir dönüşüm ve değişim süreci başlıyor. Millî Nizam Partisinin kuruluşu ve kısa zamanda kapatılışı bir darbe girişimidir. Aynı zamanda güçlenen partiler masonik de olsalar onların küçülmeleri gerekmektedir. Tıpkı İslâm coğrafyasındaki oluşumlar gibi. Yemen’in ikiye bölünmesi, Irak’a müdahale, birbirinden farkı olmayan bölgedeki küçümen devletçikler gibi.

1971 darbesi, Amerika’nın doğrudan bir müdahalesidir. Kansız gibi görünen darbe sonucunda solun militan gençlerinden Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edilmişlerdir.

MSP’nin kuruluşu, kısa zamanda güçlenmesi, 48 milletvekili ile parlamentoya girmesi, CHP ile koalisyon, Kıbrıs Barış Harekâtı, ağır sanayi hamlesi girişimi, İmam Hatip okullarının yeniden açılması, okullarda ahlâk derslerinin okutulması, manevi bir atmosfere hızlı bir dönüşümün olması belli güç odaklarını tedirgin etmiştir. Asıl ve üzerinde durulması gereken sorun MSP’nin Konya’da düzenlemiş olduğu Kudüs mitingidir. Dönemde hızlandırılan terör olayları, sağ-sol çatışmalarında beş bine yakın gencin ölümü darbe için gerekçelerdi. İlginçtir ki 12 Eylül 1980 darbesinin hemen ertesinde olaylar ve çatışmalar kesildi. Bir yerde bir müdahale oldu. Bu darbe de kanlı oldu. Genç çocukların yaşları büyütülerek idam edildi. Zaten yeterince ve fazlasıyla kan akmıştı.

Kapatılan partilerin yerine yenileri kuruldu sadece üç partiye izin verildi. Bu dönemde Turgut Özal’ın serbest ekonomiyi hızlandırışı, Amerika ve Batı ile olan ilişkilerinin sınırı da bir yere kadardı. Türki Cumhuriyetlere yöneliş Doğudan Atlas okyanusuna hedefi bile olanlar için rahatsız ediciydi. Süreç biliniyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde Partinin bir mason olan Mesut Yılmaz’ın kontrolüne geçişi, Turgut Özal’ın ölümü ve bir Mason olan Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı dönemi de pek sağlıklı yürüdü denemez. RP’nin yükselişi ve birinci parti oluşu dengeleri yeniden bozdu. CHP barajın altına düşecek kadar geriledi. Demirel’in DYP’si geriye düştü, ANAP istenen düzeyi yakalayamadı. Millî Görüş’ün Belediyelerdeki başarısı yükselişini arttırdı. Süleyman Demirel’in parlamentodaki teamülleri yok sayması Mesut Yılmaz’a hükümet kurma görevi de dolaylı bir darbeydi. Buna rağmen, RP ile DYP hükümeti gene oyunları zorlayarak bozdu. Kısa zamanda gösterilen başarı, D-8 kuruluşu, İran Türkiye doğalgaz boru hattının uluslar arası konsorsiyum dışında oluşumu, havuz sistemi, İsrail ile olan ilişkiler iç ve dış Masonik-Siyonist güçleri tedirgin etti. 28 Şubat süreci başladı. Halkın üzerindeki baskılara aşırı yoğunlaşmalara karşın FP’sinin meclise girişi gene başlı başına sorun oldu. FP’nin kapatılması da bir darbe girişimiydi. Sonrasında Milli Görüş hareketinin parçalanması, ayrılanların Feto cemaatiyle koalisyonu yeni sürecin başlangıcı oldu. Böylece Milli Görüş hareketi tamamen etkisiz kılınmasına neden oldu.

AK Parti - Feto koalisyonu on yılı aşkın sürdü. Bu koalisyon karşısında ne kadar siyasal hareket varsa kimi kumpaslar ile etkisiz kılındı. Deniz Baykal kaseti ve darbesi, MHP içindeki seks kasetleri yeni dönemin gücünün başka yerlerden kaynaklı olduğu anlaşıldı. Gülen Mit’i hem devletin imkânlarından yararlanılarak güçlendirildi hem de dış destek ile iç içe oluşu belli bir noktaya kadar geldi, tehlike çanları çalmaya başladı.

28 Şubat sürecinde oluşan koalisyonların başarısızlığı, Bülent Ecevit’in partisinin grubunda “İsrail soy kırım işliyor” demesiyle onun da ipi çekildi ve bir iç darbe ile DSP dağıtıldı. Bundan sonra da toparlanılamadı.

Ak Parti –Cemaat koalisyonunun çatırdamasına neden olan, kontrolün hükumetin dışında başka güçlerin elinde olduğunu ortaya koydu. Ergenekon, Balyoz ve kimi hamleler belli bir çevrenin etkisiz kılınması ve ılımlı bir oluşa gidişi hızlandırdı. E-darbe girişimi, önemli patlama ve suikastların oluşu tehlike çanlarının çalması anlamına geliyordu. One miniute çıkışı, Mavi Marmara olayı Siyonistleri rahatsız ve tedirgin etti. Koalisyondaki paylaşımlar, yerleştirme ve atama baskıları da kopuşun bir başka nedeniydi.  Mossad ve CİA ajanlarıyla iç içe olan Cemaatin dişini göstermesine, sesini yükseltmesine neden oldu. Ellerinde istihbarat ve iç güçleri bulunduran güç, iktidarı ayak bağlarına dolandı, onları saçıp döktü. 17-25 Aralık hamlesinin nedeni de budur. Cemaat arkasındaki güçlere güvenerek savaşmayı göze aldı. İktidarın karşısındaki siyasi partiyi veya kimi partileri destekledi. Haziran seçimlerinde bunun etkisi de görüldü.

Ak Parti - Cemaat işbirliği döneminde bölgedeki hamleler, Türkiye’nin gerek Arap Baharı’nda ve gerekse Suriye olayında onların yanında yer alması Türkiye’nin de aynı anaforun içine çekilmesine neden oldu. Suriye bataklığı, Libya’nın çöküşü ve dağılması, Türkiye’nin fiili desteğine rağmen Mısır’da emperyalizmin üstünlük kurması ile Türkiye tam bir bataklığın içine çekilmiş art arda patlamalardan sonra Gezi Parkı ile bir süreç başlamıştır. Yolsuzluk bilgi ve belgelerin saçılması iktidar kanadının gerilimine neden olmuştur. Ak Parti seçimlerde güçlü çıkmasına karşın hedef haline gelmiş, kanlı bir darbe ile alaşağı edilmek istenmiştir.

28 Şubat sürecinde Erbakan Hocayı yalnız bırakan siyasi partiler 15 Temmuz darbe girişiminde tam tersi bir yol tutturmuştur. Darbeye karşı büyük bir birlik ve güç oluşturulmuştur. Darbenin etkisi giderilmiş ama Türkiye yeniden Kemalist jakoben ordu ve yapılanma sürecine itilmiş bulunulmaktadır. Türkiye İsrail ilişikleri de bu süreçte yeniden rayına oturmuştur.  Oyun içinde oyun.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bir birlik oluşmuş. Ancak asıl sorun bundan sonra.

Müslümanlar belli bir dönemde sekülerleşmişti. Şimdi artık Demokrasi dinine adapte oldu ve savunucusu oldu. Büyük İslâm medeniyeti, İslâm milleti yerine farklı algılar oluşmuştur. Bunun en somut ifadesi de “Çılgın Türkler”,  “Demokrasi şehidi” kavramları ile farklı bir yöne evrilmeye başlamıştır.

Bundan sonra ne olacak, bekleyip göreceğiz, diyemeyiz. Çünkü Müslümanlar üzerinde büyük bir sorumluluk bulunuyor. Milletimizin kendi kavramlarıyla değerleriyle buluşma çabası gösterilmelidir. Asıl cihat şimdi başlıyor.

YAZAR HAKKINDA
Ali Haydar Haksal
Ali Haydar Haksal
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN