Abone Ol

Dağlım, Limanım, İris Çiçeğim…

Dağlım, Limanım, İris Çiçeğim…

Yaşadığımız sıkıntılarda asi olmadığımız kadar mutluluğa ulaştığımızda da kibirli davranmaz isek umulur ki güzel insanlar oluruz. Başımıza gelenleri, gördüklerimizi yalnızca aklımızla değerlendirdiğimizde öfkeye, kine, riyaya, nefsimize yenileceğimiz aşikârdır. Güzel insana, düşen başına gelenlerden ibret almaktır. İbret, her ne olursa olsun, yaşadığımız olaylardan, “Nasıl daha güzel insan olurum?” sorusunu çıkarmaktır. Anne ve babamız da dâhil her dem suçlayacağımız birilerinin olması, büyük ve ömrümüz boyunca düştüğümüz bir çukurdur. Birilerini suçlamakla ömrümüzü tüketemeyiz. Bizler insanlara, olaylara, yaşananlara ibret gözüyle bakmalı ve yürümeye devam etmeliyiz. Belki de bunun içindir ki durup durup “yolda olmak ve yürümek iyidir” diyorum.

Dağlım, limanım, iris çiçeğim…

Seninle, varlığının yediveren mutluluğuyla, hayatı her gün yeniden yaşıyorum. Hüzünlü ve özlem doludur sevgim. Bunları yazıyor olmam seni üzmesin; üzmesin çünkü her ne yazarsam yazayım, gizlilerde hangi türküleri söylersem söyleyeyim bilmelisin ki gönlümden şükür düşmüyor. Sevmek ve insanı erdemli kılan bütün sıfatlar ancak ve ancak şükürle anlam kazanır. Şükretmeyen insanlardan uzak durmanı söylersem iddialı bir şey söylemiş olmam.

Dağlım, limanım, iris çiçeğim…

Nefsimizin hatırlattığı, nefsimizin önümüze çıkardığı soruları cevaplayalım cevaplamasına da soru da cevap da bizde kalsın. O nefsimiz ki geçmişimizi delik deşik eder, yalancı defineleri önümüze serer, unutulmuşu hatırlatır, küçüğü büyültür. O nefsimiz ki eksiği, hatayı, yanlışı görmeye heveslenir de paçasının kirine, dilinin pasına bahane üretir. O nefisimiz ki damarlarımızda kan; o nefsimiz ki gözümüzün üzerindeki kaştır Dağlım. Duam, nefsimize kolay ve canımıza minnet fırsatlar vermeyelim.

Dağlım, limanım, iris çiçeğim…

Büyüklere “büyük” olmadan kulak vermek gerek Dağlım. Çok uyumak, çok konuşmak ve çok yemenin iyi olmadığını söyler büyükler. Ki sanıyorum, bunu söyleyen büyükler, bu “yapılmamasını” söylediklerinin bir kısmını kendi hayatlarında test etmişlerdir. Ne zaman “doyasıya” yemek yesem, rehavete düşüyor, okumuyor, yazmıyor, boş veriyorum. Öyle uzun uzadıya felsefe, sosyoloji, psikoloji okumaya gerek yok. Hepimizin ortak çukurlarından olan bu “çoklara” dikkat etmek lazım. Oturmaktan, bahane üretmekten, öfkesinden, paranoyasından yorulanlara nispetle yürürken yorulmak da şükretmeye dâhildir Dağlım.

Dağlım, limanım, iris çiçeğim.

Kalbinin coğrafyasını geniş tut ve insanlara tebessümden gayrı ön yargın olmasın Dağlım. Ömrümün sen olmadan geçen kısmını sanki hiç yaşamamış gibiydim ve “ seni bir cennet kapısı arar gibi arıyordum,” Buldum, nimet saydım, şükrettim. Hayata uyanınca hamd ediyor ve sevmek diyorum; sevmekse senin adın oluyor. Zaman zaman sana uzak düşebilirim, fakat bilmelisin ki ya seninleyim ya da seni özlüyorum. “Aylar, tıpkı günleri sayar gibi parmağınızla çabucak sayabileceğiniz ölü zaman parçalarından ibarettir yalnızca.” Metrelerle ölçülen uzaklığın gönlümde karşılığı yok, senin de olmasın Dağlım.

Geçenlerde yaşlı bir insandan duydum: “Olanın zararı olmaz!” Bu cümleyi de gönlüne yaz ve unutma iki gözüm. Sevgiden başlayarak merhamet, adalet, şefkat ve vicdanı olmayan insanların çevrelerine ne denli zarar verdiklerini, yürümekten ziyade oturdukları yerde büyük cümlelerle konuşup ahkâm kestiklerini, “yokluklarından” gelen kompleksle nasıl da bozguncu olduklarını göreceksin. Gönlü gani fakirlere kurban olsunlar, sen sen ol, “fakirlerden” uzak dur Dağlım.

Dağlım, limanım, iris çiçeğim.

Sabah. “Bulutların arasından yeni yeni kendini göstermeye başlayan şafağın gülpembeliğiyle” özlüyorum seni.  Sen ki yüzümün aydınlığı, gönlümün muskası! Yaşadığım bütün sabahları seninle karşılamak; gecenin ardından gündüzü, karanlığın ardından aydınlığı var eden Rabbimiz beraberce dua etmek isterdim. Şimdi sardunya ve menekşelerime su verirken, birbirimize ne kadar da çok benzediğimizi düşünüyorum. Uzağım, yakınım, Dağlım. Son okuduğum tarihi romanda “Inhobbok…” diye bir kelime vardı. Maltaca seni seviyorum demekmiş. Biliyorsun, ben seni bütün yollarda ve şehirlerde sevdiğim gibi bütün dile gelen dillerde ve dile gelmeyen duygularla da seviyorum Dağlım.

Inhobbok!

Allah esirgeyen ve bağışlayandır!

YAZAR HAKKINDA
İbrahim Çolak
İbrahim Çolak
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN