Bazı tarihler zihnimize çakılıp kalırlar; bazıları kötülük sembolü olarak, bazıları ise iyilik ve güzellik çağrışımları olarak. İkincisi olduğu zaman elbette ki bu gayet makuldür ve herhangi bir sıkıntı olmaz. Ama birincisi olduğu zaman o tarihli takvim yaprağına suçlu muamelesi yapılarak sabıkalı hale düşürülür tüm tarih nezdinde. İşte "28 Şubat" tarihi, makul ve sağduyulu herkes tarafından sabıkalı muamelesi yapılan ve yapılması da gereken bir tarihtir. Çünkü o tarih, normal takvim yaprağı olmaktan çıkmıştır artık 1997’den beri.

Gerek bireysel olarak, gerekse de toplumsal olarak kin tutmak doğru kabul edilmez. Çünkü kin tutmak, bireysel olarak benlikleri, toplumsal olarak milletleri esir alır ve onları sağlıklı bir şekilde düşünmemeye sevk eder. Bundan dolayı da kin tutmaktan kaçınmak lazım. Ama yaşanan şeyleri de unutmamak gerekir. Dün ne yaşandığını bileceğiz ki bugünümüzü ve yarınımızı çok daha sağlıklı bir şekilde yaşayıp inşa edelim.

Dönemin muktedirlerinin "Bin yıl sürecek" dedikleri 28 Şubat’ı da asla unutmamak gerekiyor. Elbette ki bin yıl sürmedi ve bilmem kaç yıl sonra o süreç bitti. Kimilerine göreyse o süreç farklı ton ve şekillerde de olsa hâlâ varlığını sürdürüp kendisini belli konularda hissettirmeye devam ettiriyor. Ama her ne olursa olsun, bizim o dönemde neler olduğunu, neler yapılmaya çalışıldığını, dönemin tüm aktörelerini tanıyarak neden-sonuç ilişkisi içerisinde aklı selim bir şekilde ele almamız gerekiyor. Çünkü anmak ve hatırlamak, sadece lafzi olarak hatırlamak değil; bilakis tam ve doğru bir şekilde anlamaya çalışmaktır; asıl olan da budur. Her yıl dönümleri de bunu yapmaya çalıştığımız ölçüde o anmalar anlam kazanır. İşte biz de Anadolu Gençlik Dergisi olarak bu yıl dönümü vesilesiyle o meşum günleri tekrar hatırlatmak istedik, o günlerde yaşananları anlamaya ve anlatmaya gayret ettik...