Abone Ol

16. Yüzyıl İngiltere’sinde Yüksek Siyasetin Bir Sonucu Olarak Anglikan Kilisesi’nin İhdası

16. Yüzyıl İngiltere’sinde Yüksek Siyasetin Bir Sonucu Olarak Anglikan Kilisesi’nin İhdası

Tarih konusunun kolaya alınabilecek bir mesele olmadığı söylenebilir. Çünkü gelişen olaylar ve meydana çıkan tasarruflar mutlaka tarihin hatırlanmasıyla sonuçlanıyor. Gündemi işgâl eden politik, kültürel, ekonomik ve diğer alanlarda ne varsa muhakkak tarihî arka planı da oluyor. Belki çok az şey yeni, çok fazla şey de eski! Bu yüzden olanı anlamak için olmuşa bakmak icap ediyor. Tarih, sanılanın aksine, geçmiş olmaktan çok gelecek aslında. Belki de sırf bu yüzden müreffeh milletler geleceği ve bugünü anlamak için geçmişi anlamanın elzem olduğunun farkında. Dolayısıyla tarihe hak ettiği değeri verirken geçmişte yaşamadan vakti anlama yoluna gitmekte. Sonuçta geçmişi değerlendirerek çıkarttıkları dersler, vücuda getirdikleri çalışmalardan anlaşılmakta. Böyle yapınca ibnü’l-vaktlik de yerine gelmekte ve olandaki hayrı anlamak da imkân dahiline girmekte.

Türkiye’deki Garbiyat çalışmalarının öteden beri istenilen ölçüde ve nitelikte olduğu söylenemez. Bunun tarihî olduğu kadar sosyolojik sebeplerinin de bulunması gerekir. Bir şekilde Avrupa ve genel olarak da Batı dünyasına yönelik yapıcı bir merak henüz yeterince geliştirilememiştir. Oysa Batı’nın felsefî olduğu kadar tarihî, bilimsel ve ekonomik gelişmesinin yanında kültürel ilerlemesinin de derinlikli bir şekilde incelenmesi gerekmektedir. Başka kültürlere olan ilginin belirgin bir hâle gelmesinin entelektüel anlamda tefekkürle yorumlanabileceği iddia edilebilir. Zira, bilhassa geçmişte olan bitenlerin gündelik olanlar yanında gelecekle de bir bağının olduğu belirtilebilir. Sırf bu yüzden tefekkür mecburîdir.

İngiliz tarihinin, hem Avrupa hem de dünya tarihi kapsamında öncelikle ele alınması gerektiği söylenebilir. Özellikle 16. yüzyılda yaşanan siyasî ve dinî değişimler Avrupa politikasında ciddi etkilere yol açmıştır. Deyim yerindeyse 16. yüzyıl İngiltere’sinde yaşananlar sonraki yüzyıllara damgasını vurmuştur. Bu bakımdan 8. Henry’nin (ö. 1546) ve aldığı pek çok kararın birer yüksek siyaset niteliğinde olduğu ifade edilebilir. Kanunî Sultan Süleyman (ö. 1566)  ile yaklaşık aynı dönemlerde yaşamış olan 8. Henry de hükümdarlığı süresince çok önemli kararların altına imza atmış ve kanunlar çıkartmıştır. Dolayısıyla burada her biri dile getirilmese bile genel olarak 8. Henry’nin bugünkü İngiltere ve Büyük Britanya’nın kurucusu olduğu söylenebilir.

8. Henry’nin aldığı kararlar ve bu kararları destekleyici olarak çıkardığı yasaların yüksek siyaset ile değerlendirilmesi doğru olacaktır. Bahsi edilen bu yüksek siyasetin en önemli örneği 8. Henry tarafından Anglikan Kilisesi’nin kurulması olayıdır. Latincesi Ecclesia Anglicana olan Anglikan Kilisesi yerel, millî ve tamamen bir siyaset ürünü olarak Avrupa ve dünya tarihindeki yerini almıştır. Ne var ki Anglikan Kilisesi’nin ihdası sıradan dinî bir gelişme olarak anlaşılmaya çalışılırsa meselenin hakkıyla değerlendirilmesinin önüne geçilmiş olunur. Çünkü Anglikan Kilisesi’nin inşâ ve ihdasının politik ve dinî olmak üzere girift iki sebebi vardır. Buradan hareketle beraberinde de pek çok sonucu doğurmuştur.

Anglikan Kilisesi’nin kuruluşunun en bariz ve bilinen sebebi 8. Henry’nin İspanyol kraliyetinin bir mensubu olan Aragonlu Catherine (ö. 1536) ile evliliğinin yol açtığı hem dinî hem de politik içerikli sorunlardır. 8. Henry’nin Catherine ile evlenmek zorunda kalması başlı başına bir problem hâline gelmiştir. Evlilik müessesesinin tamamlanıp tamamlanmadığı bir sorun olarak kraliyetin en önemli problemine dönüşmüştür. Hem Katolik hem de İngiliz gelenekleri dahilinde ölen kardeşin eşi ile evlenmek durumu 8. Henry bakımından büyük bir sorun teşkil etmiştir. Aslında kraliyete ait sıradan görülebilecek bu evlenme önceliği zamanla Avrupa siyasetinde ve din tarihinde büyük bir kırılmaya yol açmıştır.

8. Henry bir Katolik olarak Kilise’nin kurallarına uymak zorunluluğunda idi. Çünkü evliliğinin yasal ve meşru olabilmesi Kilise’nin onayına bağlıydı. Ne var ki Henry’nin Kilise’nin onaylayacağı bir kimse yerine geleneğin ve dinî sınırların dışında biriyle evlenmek iradesini göstermesi önce dinî ardından da siyasî sorunların ortaya çıkmasına yol açtı. Henry, Catherine’den çocuk sahibi olmuşsa da bunlardan biri haricinde diğerleri yaşamamıştır. Kraliyetin devamı için gerekli olan erkek prens ihtiyacı yanında diğer sorumlulukları 8. Henry’yi yeniden evlenmeye sevk etmiştir. Ancak Henry’nin evlenmek istediği kişiyi Kilise onaylamamış, dinî sınırlamalar çerçevesinde bunun doğru olmayacağını açıkça belirtmiştir. Henry ise Vatikan’ın bu zorlamasına benzer bir biçimde karşılık vererek politik bir ayrışmanın yolunu inşâ etmiştir. Vatikan, Allah’ın indinde kıyılan nikahın asla bozulamayacağı ön kabulüyle 8. Henry’nin yeni evliliğine karşı çıkmış ve onaylamamıştır. Vatikan’ın bu tavrı ise 8. Henry’nin politik kararlar almasına neden olmuştur. Bu kararlar hem İngiltere’de bir politik atmosferin doğmasına yol açmış hem de Avrupa politikasında adanın varlığını ortaya çıkartmıştır.

Zamanında iyi bir Katolik olarak görülen ve kabul edilen 8. Henry’nin Vatikan’ın kararı neticesinde takındığı tavrın ilk sonucu, Katolik Kilisesi ile olan tüm bağların kesilmesi olmuştur. Papalık ile olan siyasî, ekonomik, yasal, kültürel ve dinî tüm bağların kesilmesi Anglikan Kilisesi’nin kurulmasıyla neticelenmiştir. Böylece 8. Henry doğrudan doğruya kendi uhdesinde ve liderliğindeki Anglikan Kilisesi’ni kurmuştur. Açıkçası bu yaklaşımın Hristiyan âleminde yepyeni bir uygulama olduğunda hiç şüphe yoktur. Feodal düzenin peşi sıra bilhassa Kilise’ye karşı gelişen tepkiler ve müdahalelerin din adamları yanında halk kökenli olması yüzünden İngiliz örneği farklıdır. 8. Henry, Kilise’ye karşı girişilen Avrupa sathındaki diğer mücadelelerden farklı bir konumda hareket etmiştir. Fasılalarla Henry sonrası dönemde haleflerince de sürdürülen uygulamalar Anglikan Kilisesi’ne diğer Protestan kiliselerinden farklı bir durum kazanmasına yol açmıştır.

Anglikan Kilisesi’nin her ne kadar Protestanlık içinde görülmesi şeklinde bir gelenek varsa da kimi bakımlardan bu kabulün düzeltmelere ihtiyaç duyduğu aşikardır. Katolik Kilisesi’nin dışında olsa da litürjide Kilise’nin uygulamalarını takip etmesi önemlidir. Ancak hiyerarşiden uzak olması ve İngiltere sathında farklı farklı kiliseler olarak örgütlenmeleri Protestanlık dışında görülmelerine sebep olmuştur. Dolayısıyla uygulama ve örgütlenme bakımlarından ne Katolik ne de Protestan kiliseleri arasında sayılabilir. Bu yüzden Anglikan Kilisesi’nin yukarıda sayılanlar yanında başka hususlardan ötürü de farklı bir sınıflamaya dahil edilmesi gerekir. Sadece kilisenin başı olarak kralın kabul edilmesi bile başlı başına bir yenilik, bir farklılık yahut bir reform olarak kabul edilmeye uygundur. Bu tercih ise doğrudan doğruya kraliyetin din bakımından yüksek siyaset tecrübelerine karşılık gelmektedir.

8. Henry’nin kendi kilisesini kurar kurmaz yaptığı ilk iş Kilise’ye ait manastır ve piskoposluk gibi hiyerarşik müesseseleri lağvetmesi olmuştur. Bu kurumların ellerinde bulunan yüksek bütçeli gelirlerin yanı sıra gayrimenkullerin de devlet hazinesine devredilmesi çok önemlidir. Farklı görüşler varsa da 8. Henry’nin kilise ve dolayısıyla Vatikan’ın gelirlerine el koymasının ekonomik gerekçeleri olduğu kabul görmektedir. Gerçekten de Henry dönemi İngiltere’sinin ciddi malî zorluklar içinde olduğu kabul edilmektedir. Kralın böylesi bir girişimde bulunması, bir süreliğine de olsa, kraliyetin carî ihtiyaçlarının giderilmesinde önemli bir finans kaynağını meydana getirmiştir. Bu hususta parlamento da dahil ciddi soruşturma ve teftiş faaliyetlerinin organize edildiği ayrıca not edilmelidir.

Yukarıdaki gelişmelere nispetle parlamentonun çalışması da İngiliz siyaseti bakımından önemli bir ilerleme olarak görülmelidir. Parlamento, bilhassa Kilise’nin kralın evlenmesine karşı tavır takınması esnasında ortaya çıkan hukukî sonuçları bertaraf etmesiyle önemli bir araç hâline dönüşmüştür. Süreçte çeşitli netameler yaşansa da 8. Henry’nin, evliliğin iptali konusundaki girişimlerinde parlamentoyu kullanması ve bu şekilde siyaset yapması İngiliz politik tarihinde yeni bir safhaya delalet eder. Parlamentonun dinî olduğu düşünülen bir konunun çözülmesinde sorumluluk alması ya da almasının istenmesi İngiliz zihnini anlamak bakımından kıymetli olduğu söylenebilir.

Yukarıda anılan iki önemli mevzunun yanında 8. Henry ve dolayısıyla İngiliz siyasetinin bu şekilde gelişmesine yol açan diğer bir mesele ise Tevrat ve İncil’in İngilizceye çevrilmeleri ve tercümelerinin etkileridir. Burada uzun uzadıya anılmasına gerek kalmadan söylenebilecek yegane şey şudur: Zamanında Martin Luther’e (ö. 1546) bir mektup yazıp inanışının yanlış olduğunu vurgulayacak kadar Katolik olan 8. Henry’nin bambaşka bir merhalede Katolisizme karşı bir tavır alması ilgi çekici bir serüvene karşılık gelmektedir. Her ne kadar Henry din adamlarından Kutsal Kitaplar’dan Katolik girişimlerini boşa çıkarak âyetler bulup yorumlamalarını istemişse de durum daha başkacadır. Kutsal Kitaplar ilk kez John Wycliffe’in (ö. 1384) müritlerince 1409’lu yıllarda İngilizceye çevrilmeye başlansa da bu girişimler sapkın kabul edildiğinden müdahaleye uğramıştır. Muhtemelen benzer girişimler hep olmuştur. Sonrasındaysa William Tyndale’in (ö. 1536) İncil tercümesi İngiltere’de gündeme oturmuştur. Aslında bu çevirinin entelektüel olduğu kadar kilise çevrelerinde önemli değişikliklere yol açtığı da iddia edilebilir. Öyle ki kitabın bu ünü Myles Coverdale’in (ö. 1569) İncil’i ve tamamlanamamışsa da Tevrat’ı yeniden ele alarak yayına hazırlamasına neden olmuştur. Bu girişimler sonuç olarak çok önemli bir gelişmeyle sonuçlanmıştır. 8. Henry’nin emriyle Thomas Cromwell’in (ö. 1540) başkanlığında bizzat kraliyet ve parlamento eliyle resmî bir Kutsal Kitap çevirisine girişilmiştir. Bu girişim 1539’da İngiliz Anglikan Kilisesi’nin temel ibadet kitabı olan The Great Bible’la sona ermiştir.

Aslında Anglikan Kilisesi’nin kurulması, iki önemli gelişmenin sonucu şeklinde okunmayı akla getirmektedir. Zaten bu iki sebepten ötürü ortaya çıkanlar yüksek siyasete gerekli göndermeyi yapmaktadır. Buna karşın Anglikan Kilisesi ve bununla ilgili olarak 8. Henry dönemi İngiliz tarihi değerlendirilirken yukarıda dile getirilen iki husus ya gözden kaçırılmakta ya da farkına varılamamaktadır. Gerçekten de 8. Henry’yi Anglikan Kilisesi’ni kurmaya götüren husus Kilise’nin evliliğine karşı çıkmış olması değildir. Bu bir vesile olarak görülebilir. Zira Kilise’nin bu tavrının bir sebep olarak görülmesi konunun yeterince anlaşılmasını perdeleyecektir.

Yukarıda da dile getirildiği ve görüldüğü üzere 8. Henry’nin evliliği dinî bir meseleyken sebepleri yüzünden politik bir şekilde sonuçlanmıştır. Bu yüzden dinî bir girişim olarak algılanabilecek Anglikan Kilisesi’nin kuruluşunun İngiliz yüksek siyasetinin bir girişimi olarak okunması daha doğru olacaktır. Evlilik sorunu ortaya çıktığından sonuçlanınca kadar siyasal meseleler evlilik konusu etrafında bir gelişim göstermiştir. Ancak son tahlilde Henry ve parlamento politik duruşla dinî meseleleri dünyevî gerekçelere uygun biçimde sonuçlandırmışlardır. Bu yaklaşım biçimi önemlidir ve İngiliz politik tarihini anlamak bakımından da önemli addedilmelidir.

YAZAR HAKKINDA
Murat Çelik
Murat Çelik
YORUMLAR
İçeriğe ait yorum bulunmamaktadır.
YORUM YAPIN